Beynimin içinde yollar var. Her noktamda, virgülüm de bir çocuk var. Kelimlerimle sevişen bir çocuk. Dizleri yara bere, gözleri okyanus, saçları asfalt o çocuk. Kahveme maya olmuş şu ışıklar yok mu? Var. Olmasa olur mu? Olmaz. Âdet yerini bulmamazlık yapar mı? Yapmaz.
Bir yeşermişliği en dibinden ısırıyor. Yetmez, geviş getiriyorum. Bilmem kaç yıllık bağlarımı söküp boynuma doluyorum. İsyanıma kaza süsü veremiyorum. Üzülüyorum tabii. Kim olsa üzülmez. “Yaşıyorum bu hayatı!” diyemiyorum fakat nefes alabiliyorum. Hem hiç öyle İstanbul fethine çıkacak havam da yok. Hepimiz kardeşiz. Sevişmeyi seviyorum. Hani evler var ya bahçeli mahçeli bir de onları seviyorum. İyi müzik, iyi insan, biraz yeşillik… Kriterlerime sahip olan taliplerimi bekliyorum.
En son çimenliklerle yüz göz olurken keşke konulu bir söz duymuştum. “Terlikle dayak yiyip ardından her istediğimin olmasını istiyorum.” demişti. Canım çok acıdı, içimdeki öküz kalmadı falan. Keşkelere isyanım var, kaza süsü veremiyorum. Genellikle insanların seslerini görüyorum. Kıpkırmızı havuzda sırt üstü yüzmeyi çok seviyorum. Sevişmeyi de seviyorum. Hani evler var ya bahçeli mahçeli bir de onları seviyorum. İyi müzik, iyi insan, biraz yeşillik… Kriterlerime sahip olan taliplerimi bekliyorum.