Bazen hayatta ne yöne gideceğimizi bilmediğimiz anlar olur. Dönüm noktaları, seçenekler, tabelalar..
Hepsinin orta yerinde dünyanın neresinde dahi olduğunu bilmediğin bir şehirde sanki onlarca insan yer yarılmış da içine girmiş gibi kalakalırız yalnız, sessiz.. Bazı anların hissettirdiği budur.. İnsanlar inatla ortalıktan kaybolmuştur, sanki dünyanın sana oynadığı bir oyunun içinde bulursun kendini. Ne yöne gideceğini bilmeyen, karın doyurma derdinde olan tüm sokak hayvanları gibi. Belki de bir oyunun içindesin belki de değil ama hep sorguladın kabul etmelisin. Yoksa sokak köpeğiyle arandaki fark ortaya çıkmazdı değil mi? İtelediğin canlıları iyi hatırla, bir farkın kalmadı belki de.
Doğumun da aynı şu an yazılan yazı gibi doğaçlama gelişti ve sürmekte ve nasıl bir sonla bitireceğini bilemiyorsun. Hayat yazdıkça ve yaşadıkça gelişir. Trafik lambaları hala yanıp sönmekte ama anlamsız işte, kimse yok senden başka. Yeşil yanıyor geç diyor ve sen birçok şeyde geçmemiş biri olarak karşı yola atlamaya çalışıyorsun, tehlikesiz. O kadar tehlike içinde göze alamadın, yalnız kaldın ve boş bir geçmişlik içindesin anlatabiliyor muyum? Yolum uzakta, bu bir tuzak diye yankılanıyor kafanın içinse bir ses. içindeki sesi dışa vuramıyorsun çünkü o insanlar bunun delilik olduğunu sana anlatıp durmuşlardı, kabul etmedin şu an içine içine konuşmak zorunda kalıyorsun.
Belki bir rüyadan uyanıyorsun bir sigara yakıp yatağın ucuna oturmuş düşünüyorsun. Gerçek hayatta böyle kalsaydım eğer ne yapardım? DÜşün, düşünmek insanlara has bir özelliktir çünkü sonsuza giden..