21. asrın son demlerinde Sovyet Rusya çökerken ve esir Türkler bağımsızlıklarını kazanırkenki süreçte Çin Halk Cumhuriyeti sınırları üzerinde bugün maalesef Moğolistan olarak adlandırdığımız Kuzey Doğu Türkistan dememiz lazım gelen, yukarı bölge Sibirya sınırlarından; bir de, Batı Türkistan dediğimiz Afganistan’ın yarısından daha yukarıdaki Ural Dağları’na kadar olan bu alanlar iki büyük çanak gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bir de geri planda Altay Dağları’nın yukarısında Sayan Dağları ve Hakasya’ya kadar olan bölge de bu çanaklara dahil edilebilir. Yahut bu bölgelerden birinde yapılan baskılarda halk son derece önemli bir strateji oluşturmuş ve buna bağlı olarak da o yapıda kendilerini korumuştur.
Tabi bu coğrafya muazzam bir coğrafya. Avrupa’dan bir hayli büyük genişlikte bir coğrafya. Sovyet baskısı git gide kırılıp da özgürlükler birer birer elde edilirken, “Acil olarak ne yapılmalı?” diye düşünülmüş müdür? Belki de kimilerinin aklına gelen fakat üzerinde durmadığı hususlardan biri de şu; Arapların da Türk nüfusu kadar bir nüfusa sahip olduklarını ve her Arap topluluğunun bağımsız bir devleti olduğu malum. Dahası büyük ekonomik olanaklara da sahip bu millet neden birleşik bir güç olamamışlardır? Onlara çıkarılan engeller, manialar, onlara kurulan düzenler, düzenekler değişik şekillerde illa ki Türk dünyasının önüne çıkacaktır. Türk dünyası şartlarında bunların olmaması müstahaktır. Burada ilk tespit şudur; Türk milliyetçilerinin mutlak hedefi fevkalbeşer bir gayretle dünyada iddialı bir sosyal bilimler üniversitesini kurmak olmalıdır. Ancak bu tür kurumlar üzerinden Türkistan sorunları gibi küresel meselelere yaklaşılabilinir.
Bir topluluk ölüm korkusunu nasıl aşar? Doğu Türkistan halkı bunun apaçık bir örneği olmaya devam etmekte ve bu kitlesel bir tavır halini çoktan almış durumda. Çin sınırları içerisinde kendi bağımsız haritalarını dahi bastırabilmiş cesarete ve şuura sahip bu halkın, teferruatını, nasıl olurunu bilmeden önümüzdeki on yıl içerisinde bağımsız bir devlet haline geleceğini tahayyül etmekten kendimi alamıyorum. Kazak’ların, Kırgız’ların, Azeri’lerin duruşları tavırları zaten belli. Tavrı asıl belli olmayan maalesef Türkiye Türkleridir. Maveraünnehirden başlayan mayalanmış bir ekmek misali kabaran büyük Türk toplulukları var birbirlerinin ardı sıra. Mustafa Kemal’in “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözünün bugün evrensellik niteliği taşıması gözler önünde yapılan her türlü baskıyı kırma yolunda en büyük dayanak olmuştur.
Yıllar yılı bir dünya devi devletlerce esir tutulan bu müteessir Türkistan halkının basübadelmevte geçişi kanımca artık işten bile değil. Özgür bir geleceği tasavvur etmiş tüm halklara selam olsun!
Cem Düz