Bir çok yazılar yazdım ve yaktım... Aldığım bir çok hediyeyi, eskiyi hatırlatmasın diyeyaktım. Her günüm bir devrim. Her günüm bir ihtilal... Gelenekçi asla olmadım, bağlı kalmak yerine hep zincirleri kırmayı seçtim.. Hayatın peşinde gittim ve ben hiç bir şey yapmadım.. HİÇ KİMSEYE... Sahiden hiç bir şey yapmadım.. Onlar geldiler ve gittiler.. Geldikleri gibi gittiler... Ne diyorduk... Hiç bir hatıraya paha biçmedim,değeri olmadı çünkü hiç.. Ön görü meselesi sanırım biraz'da, biliyordum kendimi.. En son ne zamandı hatırlamıyorum... Bayağı olmuştu sevmeyeli. Sanırım bununda bedeli bu olsa gerek, sevememek... Sevemiyorum, lakin birini sevdiğim anlamına gelmiyor.. Bilakis sevmiyor ve sevemiyorum.. Bir rüzgar gerek sanıyorum, bu küllerimi yeniden harlayacak, lakin küllerimi savuracak. Elimde değil ki, kimseye kendimi teslim edemiyorum, kontrolü kimsenin eline vermek istemiyorum.. TUTSAK olmak istemiyorum, eskisi gibi.. ACİZ olmak istemiyorum... Ağlayacak kişide olmak istemiyorum. Çünkü ben bunları gördüm. Sevmenin acizlik olduğunu gördüm, güçsüzlükmüş sevmek.. Vay be ! Ne güçsüzlük ama o kadar olup bitene göğüs gerip, hala ayakta olmak.. Baya güçsüzmüşüm. Sevmeyi sizden öğrenecek değiliz (!) Bir kitaplık, bir kütüphane oldu içim.. Kitapçıdan farksız. O günden sonra sadece okudum ve yazdım.. Okudum çünkü tarif edemiyordum hissettiklerimi ve ne kadar okusamda yetersiz kalıyor... Galiba sorun bende değil, yaşadıklarımdaymış. Bazen bu günlere iyi gelmişsin be oğuz dediğim bile oluyor... Devrimi'mi tamamladım.. Yeniliklerimi yaptım ve içimdeki isyancıları bastırdım. Lakin kendimden'de harcadım.. Yerine konulamayacak'tan harcadım.. Kendimden harcadım... Sorun değil. Boşuna demediler. Devrim önce kendi evlatlarını yer... Ben kazandım! BEN...