Gök bilimcilerin ve astrologların hesaplayamadığı bir şey oldu dün.
Güneş tutuldu.
Sizin dünyanızla güneşinizin arasına bir şey girdi,
Ama ay değil.
Bu durum
Olsa olsa bazılarınızın aymazlığıydı size göre.
Çünkü yüzlerine tutulan ampullerin ışığını güneş ışığı sananlar vardı yıllardır.
Gördükleri karaltıları
Işığa çok bakmaktan sanıyorlardı,
Ki onlar ayakkabı kutularıydı
Ve sayılamayan, sıfırlanamayan paralardı.
Siz öyle değildiniz oysaki.
Yaklaşan bir tutulmanın farkındaydınız çoğunuz.
Eninde sonunda sizin dünyanızla güneşinizin arasına
Bir şey girecekti.
Karanlık yaklaşırken
Güneşi göresiniz diye
İsli camlar tutuşturdular ellerinize.
Birileri kulaklarınıza yavaş yavaş güneşli günlerin geleceğini,
Her tarafta sarı güller açacağını falan fısıldadı günlerce…
Ama olmadı.
Saatlerle sınırlı bir güneş tutulmasının
Günlere, aylara ve yıllara yayılması söz konusu artık
Ve arka arkaya felaketlerin yaşanması da mümkün…
Güneş tutuluyor diye
İsli camlar ardından güneşe bakanlar
Ve ellerinize isli camları tutuşturanlar,
Bunun bir doğa olayı olduğuna inandırmaya çalışıyorlar bizi şimdi.
Oysaki değil.
Yine de umutsuzluğa yer yok değil mi?
Bahar geliyor,
Kan kırmızı gelincikler fışkıracak topraktan.
Sarı gülleri sulayan bahçıvanları da,
Güneşi karartmaya çalışanları da
Tan kızıllığında bırakmak gerek öyleyse.
Mademki: “Güneşin zaptı yakın”
Güneşin batıdan doğacağı günü bekleme sakın.
Kıyametin yaklaşıyor çünkü.
Nostradamus bile
Yazmadı bunu…