UCMAK YÜZMEK YESIL
Kücük yesil balik, kanat cirpmaktan yoruldugunu fark etti. Ancak daha yolun yarisina bile gelmemisti. Diger göcmen baliklara dogru bakti, sürüden de epey uzaklasmis oldugunu gördü, icine bir ürperme dogdu kuzeyden. Geride birakilan bu kadar mesafenin, bu uzaklasmanin, bu denli cirpinmanin, bu deli yorgunlugun ardindan, yine de sürü ile birlikte hareket etmeyi basaramamisti. Yapamiyordu iste…
Geceyle gündüz arasindaki fark hem aciliyor, hem de belirginlesiyordu ufukta. Yönleri karistirdi, cebini de, ancak pusulasini düsürmüstü. Yagmur basladi, nedense nefes aldigini hissetti. Daha önce almiyor muydu? Ya da nefes alip vermeye o denli alismisti da, artik ayirdina bile varmiyor muydu?
Kulaklarina tuzlu su doldu, gözlerini kapatmak zorunda kaldi. Üzerinden dev bir balina gecti, kiyiya vuracagim ben diye seslendi, onu da davet etti.
Hayir dedi yesil balik, ama kanatlarimi alabilirsin giderken, suda nasil olsa cirpamiyorum onlari.
Balina seslendi tekrar: Hangi kanatlar? Sen baliksin!!
Ve uzaklasti kiyiya dogru kücülerek…
Yesil balik yüzgeclerini hissetti, kanat sandiklari simdiye dek belki de yüzgecti.
Peki sürü, o göcler, o yorgunluklar, ufuk cizgisi, gece ve gündüz, mevsimler,…?
Nereye gidecekti simdi? Pusulasiz, fikirsiz, köksüz, tanimsiz…
Balinaya yetisemezdi artik.
En iyisi yüzmek diye gecirdi aklindan.