ekinoksun üçüncü diliminin ikinci haftası sıradan bir kasım sabahı.. saat sabah altı, üzerinde ve üzerimde hiç sevişilmemiş birer gecelik, senin işe gitmene kalan devre arası ve uzatmalarıyla beraber zaman dilimi, kokun solumun soluğunu kesmiş derecesinde uyku ilacı süremi doldurmuş bir şekilde kıvırcık saçların burnumu hapşurtacak derecede içine içine girmesiyle uyandım..
bu benim için de bir miladi takvimin yerdeğişimi, 2011 yılından beri bişeyler karalayıp duran ben, hiç bir yazımı alkol öncesi, alkol arası ya da üzerine içilecek iki bira dışında yazmamıştım, kapının eşiğinde perdelik yok, her ne kadar #1KasımYazısı gecikse de tekrar tekrar hoşgeldin.. Bana ilk’imi yaşattığın için teşekkür ederim..
+Günaydın, erkencisin?
-seni izliyordum..
+hava karanlık Bi kere, yüzümü göremezsin ki!
-kokundan izlemek diye bir şey var hanımefendi, mesleki etiğinizde şuan var mıdır bilmem ama yıl 99 ben anaokuluna giderken bizim dönemde öğretmenimiz körebe oynatıyordu.. sanırım beş duyu organımdan en fazla çalışanının o yaşlara denk geldiğini düşünüyorum..
-sabah sabah sadece “seni seviyorum” deseydin de yeterdi ama sanırım ben seni bu yüzden daha çok seviyorum, tekrar söylüyorum;
“bu ilişkinin 32 yaşı ben, 23 yaşı sensin, o yüzden kahve suyu sana ait, ben birazcık daha uyuyacağım..
işte tam o an yataktan kalkıp uzatmalar dahil – kahve hariç hislerimi ilk defa herhangi bir madde etkisinde kalmadan yazmaya başladım.. Bu benim için bir milat, üzerine basa basa söylemekten çekinmeyeceğim bir milat! Aynı karede geçen birbirine karmakarışık iki koku, herhangi bir tensel birleşme olmadan, ruhun karışması.. kıvrımların kendine saygısı, birbirine karşı arzudan muhaf, basit olmayan, hatta daha da değere binen, yazarın tek başına uyanmasına karşı karşısındakine karşı koyamayışı..
5 Kasım Salı sabahı tam olarak bunlar yaşandı..
Gelgelelim sana;
Öylece karşımdaydın, kendimi tanıttım, ekip üyeleri dinlerken benim gözlerim edindiğim sahne bilgisi dahilinde tüm salonu gezmesi gerekirken aksi yönde bir birebir tanışma gibi masmavi gözlerinden alamadı gözlerimi.. Saçların öyle heyecanlı birbiri üzerine çıkmıştı ve öyle karmakarışıktı ki geçmişim gibi, iç içe, hepsi birbirinin üzerine, ayrılması gerekmeyen fakat tek tel tanesinin bir diğeriyle bütünleştiği güzel ama karmaşık.. ve benim hikayelerim aksine karanlık değil, buğday sarısı..yani güzel olanı.. Ten rengin doğum yılına denk gelecek bir Haluk Levent şarkısı içindeki şiir kadar berrak.. temiz.. saf..
Şimdi sana biraz ara verip seni uyandırmlıyım, okula geç kalacaksın..
+dedim ama sana bu ilişkinin 32 yaşı ben, 23 yaşı sensin, çaydanlığın altında su kalmamış, neyle uğraşıyorsun sen?
-Seninle..
Kutay YÜCELEN
05.11.2024