Ocağımda tütüyordu sensizlik. Bir kap yemeğin muhtaçlığıyla seni dileniyordu kalbim; ve sen yoktun gelmiyordun. Sanıyordum ki seni unutacağım, sanıyordum ki sen olmasan da sensiz hep mutlu yaşayacağım. O kadar çok alışmışım ki cam misali kalbinin bir türlü kırılmayışına ve canımı canın bilmeyip hep ama hep kırışına… Canımı acıtmanı bile özlemişim. Yasaklar memleket meselesi sensizlik olmuş; sana gelememişim, seni senden isteyememişim, yağmurlara yenik düşmüşüm; gözyaşımı mendille silip yağmurun kem gözleri değdi gözlerime diyememişim… Ben sana, sen mısralı şiirler dökmekten başka hiçbir şey yapamamışım. Can olamamış, yâr olamamış, seni saramamışım… Özletme beni; senden sonra en çok kendimi özlüyorum. Saçlarındaki mutluluklar gönlüme akıyordu ya hani; ben o umut tarlasında ekilen tohum olmak istiyordum.
Sen diyerek ölüyordum. Hiç günlük ömrüm kalmış… Bir türlü senden nefret etmeyi beceremiyordum. Aşk temsili kirpiklerinden çıkmaz yollar açılıyordu bahtıma; yürüdüğüm halde izimi bırakamıyordum… Sende ben hiç iz bırakmamıştım ki, hiç kendim yoktum. Oysaki bende sen tedavülden kalkmış kimsesizliğimin vatan borcuydun; ödemesem, seni sevmesem sanki vatanıma bu bir ihanet olurdu. Çok sevilme çok özleneceksin. Ayrılık bu ya; kendimden ayrılıp ellerim ellerimi bıraktığında sanki yine sen gideceksin. Çok yalvartma, çok nefret ettireceksin. Sevmek bu ya; kalbim ben’den ayrılıp kayıplara karıştığında sanki kalbimi sen bulacaksın. Benim bulamadığımı taşır mı ellerinin görev verilmemiş nasır tutuşları… Gitme! Gözümden düşemedin, kalbime küstüreceksin. Özlem bu ya; sen bir başkasına kavuştuğunda sanki beni benden ayırıp bedenimle duvarlara ayıp günahlar örteceksin…
Dilara AKSOY