“Neredeyse olmak üzere sen sofraya geç istersen ben de birazdan getiririm tabakları” dedi İnci. Ancak o zaman anladı Sonat’ın onu seyretmekte olduğunu. Sırtını mutfak tezgâhına yaslamış, boynunu bükerek gözlerini ayırmadan İnci’ye bakıyordu. Yüzünde yine İnci’nin aklını başından alan o yarım gülüşü vardı. “Sos harika görünüyor, tadına bakabilir miyim” diye kaşlarıyla İnci’nin elindeki kaşığı işaret etti. İnci elindeki kaşığı tutması için ona uzattığında, kaşığı almak yerine, İnci’nin elinde duran kaşığa doğru eğilip tadına baktı. İnci’nin heyecandan kocaman açılmış gözlerinin içine bakarak “Çok güzel” dedi. Heyecandan kıpkırmızı olmuştu İnci, sostan bahsetmediğinin farkındaydı. “Abartma normal bir makarna sosu sadece” diye geçiştirdi. Ellerinin titrediği anlaşılmasın diye hızlıca lavaboya bıraktı kaşığı. Üst raftaki tabağa uzanmaya çalışırken Sonat arkasından yaklaşıp yukarıdaki tabağı alıp yanına doğru bıraktı. Ama yerinden kıpırdamadı. Sonat’ın nefesini ensesinde hissediyordu. İçindeki ürpertiye engel olarak ona doğru döndü. Aralarında yalnızca birkaç milimlik bir mesafe vardı. Sonat elini İnci’nin yüzüne doğru götürdüğünde geriye doğru bir adım attı ve sırtı tamamen tezgâha yaslanmıştı, kaçmak için hiç yer yoktu. Dünyanın en kırılgan ve değerli elmasına dokunur gibi dokundu yanağına. Yüzüne sıçrayan ufacık sos damlasını yavaşça sildi başparmağıyla. Yüzündeki gülümseme yayılırken yavaşça dudağına doğru kaydı parmağı. İnci o an fark etti dudağını ısırmakta olduğunu. “Isırma, zarar vereceksin” derken gülüşü tüm yüzüne yayıldı. Utançtan kıpkırmızı olmuş yüzünü görmesin diye başını öne doğru eğdi İnci. Yüzünde o çarpıcı gülümsemesiyle İnci’nin çenesini tutup başını kaldırdı. “Utanmak bir kadına bu kadar yakışmamalı Küçüğüm” dedi gözlerinin içine bakarak. İnci kalbinin duracağını hissediyordu. Ona her Küçüğüm dediğinde karnına yumruk yemiş gibi bir hissiyat oluşuyordu adeta. Sonat yüzünü onun yüzüne yaklaştırdığında aralarındaki mesafe tamamen kapanmıştı. İnci’nin kalbi onu öpmesi için adeta yalvarırken beyni bunu asla yapmaması gerektiğini haykırıyordu. Bu yanlıştı ve olmaması gerekiyordu. Bir anda bu farkındalık duygusuyla kendine geldi ve geri çekilerek Sonat’ın kollarından kurtuldu.
“Ben… Ben… En iyisi üstümü değiştireyim sos her yerime sıçramış anlaşılan” diye kekeleyerek odasına kaçtı. Kapıyı kapattı. Dizleri heyecandan titriyordu ve ayakta duramayacağını hissetti. Sırtı kapıya dayalı bir şekilde yere çöktü. Ellerini hızlıca atan kalbinin üzerine koyarak, “Hayır. Hayır, bu çok yanlış, bu kadar hızlı atmamalısın, hayır” Diye tekrarlayıp durdu.