Umut diyoruz, umut hep olmalı… Yaşama tutunmak için, ruhu beslemek için… Peki en çok umut ettiklerimiz yaralamaz mı bizi? En çok onlar uzaklaştırmaz mı yaşamdan? İnsan öyle yalnız ki aslında kalabalıklar içinde çığlık çığlığa yalnız. Kimse duyamayacak duysa da anlamayacak hadi diyelim anladı ya hissetmesi ? Derin dalgalarda boğuluyoruz. Anlık nefes alışverişlerle günü kurtarıyoruz. Halbuki bitiyoruz, yitiyoruz…
Sahi yalnızlık neydi ki? İnsanların var olup olmaması mı? Ya da insanın ruhunun benliğinden ayrılıp berduşt olması mı ? Peki sevda neydi? Mecnun’a Leyla’ yı unutturan “Leyla benim içimde” dediği sevda… Yalnızlıkta kaybolmak kayboldukça var olup kendini bulmak mıydı?
Özgür ama esir bedende mi hissediyoruz tüm bu duyguları… Kuş olup uçmak istiyor bazen canım bazen de bir ağaç gibi inadına toprağın derinine sarılmak, gökyüzünü selamlamak istiyor.
Bazen ben bende olmuyorum ve işte en çok o zaman korkuyorum kendimden. Bu yalnızlık beni ve ruhumu ayrı yerlerde kemiriyor…