Yalnızlığında bir ‘âh’ çekenlere gelsin..
..Son düş’ten uyanma vakti gelip kapımı çaldığında, en uyanmaz vakitlerin esiriydim. Gözlerimde gecenin ağırlığı varken, içime seni düşürene, kalemi tutturana, ‘âh’ı dilime salana hamd olsun..
Kaç zamandır kaçar oldum düş’lerinden.. Dilime doladım bir ayrılık türküsü, tükendi bu gece söylencelerim.. Son kere dilime aldım seni, son kere kalbime aldım seni, son kere kalemime sardım seni.. isminle mesh ediyorum yüreğimi, ağırlığımca günahım varken ben sana ağlıyorum şimdi..
Ah Leyli,
Vurdun kalbimin kıblesini, devirdin tüm bildiklerimi.. artık yıkılmışlarımı toplamaya gidiyorum bu gece.. Düş’lemediğim bir yarını aldım kollarıma, adımın adınla anılmayacağı yarınlara gidiyorum.. Ben de sevdiğin ne varsa çeyizlik niyetine sakladım sandığıma.. Bir nefessin ben de şimdi, dışarı versem gideceksin, içimde tutsam içimde öleceksin..
Kalbimin iç odalarında kaçınılmaz sonun sancılarını yaşarken, tutunduğum dala omuzlarımın ağırlığı çökmüş, bedenim olanca gücüyle yere çöküyorken ve dilim hala suskunluğa yemin etmişken, adını tarihin bir köşesine not ettim..
Keşkeler sarmışken içimin dört bir yanını yara niyetine, merhemlere dokunamadım.. Ah Leyli, kavlime sadık kalamadığım için, sözüne söz katamadım, bıraktım seni öylece.. Beni Mevla affetmeli, seni öylece kendine ve kimsesiz bıraktığım için.. Kalbinden avuç içlerine kadar derin onarılmaz yaralar açtığım için beni affet..
Gittim, elimde değildi Leyli.. Ömrünü ömrümle tüketme istedi içim.. Tükenmesin istedi ömrün.. Biliyorum kalsaydım, gitmezdin sen hiç, ömrünü ömrüme katık ederdin.. Bilirim, bunların hepsini iyi bilirim karanlığım..
Hüzün gecemin yoldaşı, en sadık dostu oldu artık.. Sol yanımda kederler mesken tuttu Leylim.. Yüreğim nasıl dayanır bunca mutluluktan sonra gelecek sensiz çığlıklara.. Neresinde duruyorum ben sana vuslatın, ne kadar yolumuz kaldı vuslata bilinmez.. Adını sarıp sakladım sandığıma.. Üzülme gayrı, hayat menzilimizin hangi noktasındayız bilemeyiz.. Belki bugün, belki yarındır, belki kavuşmak..
Ah Leylim,
Karanlığıma sızan bir Leyl ışığısın sen.. Provasına geç kalınmış bir aşkı sahneledik.. Düş’lerimizde kurduğumuz hayatın, hayallerinin başrolünü oynadık.. Zaman doldu, bitirmemek için ne dualar ettik, ne keşkeler söylendik..
Şimdi susma vakti, ezeli sırların arasında tutuyorum seni.. Susma ve susama vakti, sana susuyorum her adımda.. Mahşer yerinde adını anıp sana koştuğum güne koşma vakti.. Bu dünyaya aldanma, vuslata ereriz belki mahşer de, adımızı yazarlar yan yana..
Ah Leylim, hüzün en çok gözlerime yakışıyor artık.. Yenilgi yenilgi ilerleyen bir hayatım var.. Artık ne yapsam kalabalıklaşmıyor içim.. Senden gittiğimden beri ölüp ölüp bitmeyen acıları yaşıyorum.. İç çekişmelerin tahrip ettiği yaralarıma yenilerini ekliyorum her gün.. Üzerime fazla geliyor bu hayat, bir beden büyük sanki.. Sessizlikte ölüp gitmek istiyorum..
Adının okunduğu ezanla yolcu ediyorum seni, avuçlarımda kaldı kalbinin izi.. Şimdi kendimi bilmekle, kendimi kaybetmek arasında gidip geliyorum.. Bildiğimi bilmemeyi dilerdim.. Dibine kadar batacağım bu hayatın.. Hayatıma ekilen Yalnızlık tohumunu büyütmeliyim, öyle çok büyütmeliyim ki.. Ah Leylim, senin kalabalığına sürgün etseler beni, sana hapsetseler beni.. Olmayacak biliyorum.. Yüzünün çizgilerini ezberledim.. yorgun gözlerim aramıyor artık hiçbir çizgi..
Şimdi Susma vakti, viran eden sevdanın susma vakti..
Beni affet..