Yüzeye vuran her şey aslında bir yanılsamadır. Sizin gördüğünüz her şey aslını gizler içinde. Suya bir renk verdiğinizde artık o özü itibariyle saf su değildir. Yaşayan her şeyin özü vardır yanılsayan herşeyin. Yanılsayamayana dair aslında yaşamayan, ama yaşadığınız coğrafya neresi olursa olsun onlar sizi asıl yaşan olarak servis edilir. Televizyonda yapılır, magazinde yapılır, sokakta yapılır, suyun akmadığı yerde baraj yaptık sanılır.
Bu noktayı yakalayan insanlar zaten ikili ilişkilerinde yanılsamayan varlıkları anlarlar, çünkü onlar bir şey değildir. Boşluğu doldurur veya dolduramazlar. En ürkütücü olan yanılsayamayacak kadar hiç olmaktır.
Farklı değillerdir, çünkü farklı olanı görmezler. Hiçlikleriyle yüzleşmek istemeyeceklerdir, çünkü bu tramvadır. Dünyadaki siyasi, toplumsal, kişisel iki ilişkilerde sorunların çıkmasının sebebi budur ve tüm dünyada çeşitli şekillerde satılan modernizm, bunu size hayatı yaşamak olarak sunar. Kendini tamamlayamamış, kendini tanıyamayan insanlar ancak bina inşaa edebilir. Zaten günümüzde betonarme yapıların çoğalmasının sebebi budur.
İnsanı belirleyen içtiği, yediği, okuduğu, gezdiği, sevdiği her şeydir aslında. Bu sadece hayvani olarak değil, sana öyle anlatıldığı için, öyle yaşaman anlamsız seni toplum öyle kabul edecek diye yaptığın her şey hiçliğin… Kendini tanımamazlığın bedelini senden sonra gelecek neslin üyelerine çektirirsin. Ne zaman ağacın çıplaklığının gökyüzünün griliğiyle birleşeceği mevsimi özlersen o zaman kendini artık tanımaya başlarsın.