“Sakin ol artık ve bana içecek bir şeyler getir lütfen.”
Bir şeyler içtiğinde hayat daha da tahammül edilebilir bir hal alıyor bazen. Küfürleri, sevgi sözlerini, yalanları, riyakârlıkları veya aşk itirafını dinliyorken bir bardakla, bir fincan yahut bir kadehle dostluk ediyor olmak daha fazla rahatlatıyor.
“Sakinim ve artık içmen için bir şeyler hazırlamayacağım.”
Kendi içkini kendi başına hazırlaman en doğrusudur zaten. Bir başına içeceğin bir kahveyi, bir kadeh şarabı tek başına hazırlaman, bunu yaparken de pencere önündeki fesleğene dokunman, raflardaki kitaplara gözünün ilişmesi, sol elindeki sigaradan bir fırt çekmen, bunların hepsi bir başınayken daha da anlamlıdır.
İnsan hep bir başınadır sevgili dostum.
“Onu dünyaya yeniden inanacak kadar çok seviyorum.”
“Yalan vardı ama onun sözünde.”
“Hayır, sahteliğe yer yoktu ki hiçbir cümlesinde.”
Delirmek üzereyken bundan vazgeçmek çok daha iyi bir seçenektir belki. Her şeyi kötüye boyamaktansa sakince toparlamak çok daha mantıklıdır sanki.
“Ben seni her halinde seviyorum dostum, onu severkenki çirkin hallerini de.”
Yalnız olmak ne renk sahi?
“Bir şeyler içmeyelim ama ben acıkmaya başladım.”
“Pizzacıyı arıyorum, sen de kitapları getir hadi.”
“Hemen sobayı yakıyorum. Pizzacının telefon numarası da akvaryumun yanında.”
“Tamam, hemen hallediyorum. Kırmızı rujunu da sürmeyi unutma.”