Ben yazdırtılanlardanım. Şu an kafam bayağı karıştı ve Türkçenin enginliğinde kayboldum. İnşallah aradığım doğru kelime budur ama okurken Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız gibi bir hava verdi o yüzden emin değilim.Yanlış kelime kullandıysam affola…Her neyse…Konumuza dönecek olursak ben, oturup da akıl ve gönül rahatlığıyla şu konuda bir şey karalayayım demedim hiçbir zaman.Hep bir şeyler yazdırttı beni. Ya asıl muhatabına söyleyemediğim ya da söylediğim halde anlamadığı bir şeyleri yazdım ya da hissettiklerimin anlamını bulmaya çalışırken bir anda elim kaleme gitmiş. Herkes mi böyledir acaba? Yok mudur eline kahvesini alıp aklını, kalbini kurcalamasa da bir konuda yazıverenler? Varlarsa bir şey söylemek istiyorum.Size hayranım. Çünkü ben kendimi psikoloğa para kaptırmamak için Güzin ablaya derdini anlatan yıkıklar gibi hissediyorum. Sanki yazmanın amacı bu olmamalıymış gibi. Yazmak başlı başına bir duygu ve düşünce nedeni olmalı. Bir sebebe ihtiyaç duymak yerine kendi bir sebep olmalı.Yazmak sebebiyle yazmak… Muhtemelen bu yüzden hiçbir zaman iyi yazan biri olamayacağım. Benimki bir nevi yanlış kullanım, hatalı arama veya boşa kürek çekme olacak. Olsun, en azından bana bunu yazdırtan huzursuzluk biraz hafifledi. Güzin ablaya selamlar….
2 comments
kalem iyi bir anlatıcı olduğu gibi iyi bir dinleyici aracıda olabilir. kendinize yazın kendinize okuyun.
Çoğu zaman öyle yapıyorum zaten 🙂