Uyku nasıl da sarıyor beni bu sıra, sevgisinden kaçamadığın bir kardeş, sonsuz sevgiyle dolu bir sevgili gibi. Oysa nefes alamıyorum, adımlarımı bir başıma bir bir atabilmenin hafifliği yerine sırtımda yükümle olduğum yerde usulca derin uykulara sızıyorum.
İçimde çoktum, bir o kadar da eksik. Çokluğun eksiklikten bağımsız olmadığı düzlemleri bilmem bilir misiniz? O evrende benim üçüncü boyutum uyku olmuştur hep. Fakat belirsizliğe ilişen keskin belirlilikler kafein etkisi yapabiliyor bazen. Bilmem kaçıncı kahvem oldu bu keskin belirlilik, oysa midemde bulanık bir çevrim baş gösterdi bile. Biliyorsunuz mantığın dahi bulanığı makbulken geri kalamazdı belirsizliğimin bulantısı.
Belirsizliklerim; deterjanı arındırılmamış demlikten içmişim gibi kahvemi; sıcaklığı, kafein etkisi güzel de bir tuhaflık var. Bir fazlalık var bu işin suyunda. Devam edebilmek için zamanı saatin çarklarına başka bir düzenle değdiriyorum derken düzlemim üçüncü boyutunu yakalar oluyor uykuya gark oluyorum. Midem hep bulantılı, özlüyorum; başka düzenimi özlüyorum çarklarda farklı seyreden. bu bulantı alıkoyuyor akşamlarımı sabahlarımı.
Olmak istediğim ne, unutuyorum. Bulanık rüyalarda bulanan midemin aksine git gide haddinden fazlaca berraklaşan zihnim önünde sonunda birkaç satıra yeltenmeme izin veriyor. Ve çokluğumu bir düzende görebilmek için adım atmamı sağlıyor. İçimde toprak, kanat çırpışı, su sesi ve bir kıvılcım bir oluyor. Yine de bir şeyler eksik, fakat bire daha yakınım sanırım şimdi. Daha önce de sorguladığım bir soru düşüyor aklıma; bu bir kaça yakınsıyor dersiniz?
Bir demet ben, eksiklikle bağdaşmış bir çokluk ve beraberinde uyku; esansı ne olurdu dersiniz? Nergis koksaydı keşke bu formül. Şimdi nergis kokusu bulmam gerekecek belki, bulantılarıma iyi gelecek belki yahut o esansa ulaştığımda bende eksik olanı keşfedeceğim. Fakat istenen kokuyu bulmada da çokluğa ilişkin eksiklik problemi söz konusu olabiliyor sonu derin uykulara varan.
Birkaç saati uykusu için katık edip saatler boyu çarkları döndürebilen ben ne oldu nasıl oldu da derin uykulardan kendimi kaç kez hem de kaldıramaz oldum.
Sevgili okuyucum; nergis kokusu iyi gelir mi bilmiyorum, ama laf aramızda lavantanın uyku uyanıklık düzenine olumlu etkisi kanıtlanmış. Bense inatla kayboluşlarımda bulantılarımın çevriminde direniyorum.
Biraz nergis biraz da lavanta kokusuyla harmanlanıp bir de devam edebilmek adına mavi hap niyetine naneli şeker alırsam belki bir gün yeniden kırmızı hapı almaya cesaret yettirebileceğime inanırım.
Benim nergisim eksik; hayatıma neşem soluğum.
Benim lavantam yok; büyük bir umudum uyanmaya dair.
Bu iki koku birbirine yakışır mı inanın tahayyül edemedim. Fakat eksikliğin çoklukla da bağdaşabildiği uykulu gerçekliğim artık kara deliğinden ışık sızdırıyor.
Tükenmişliğin çok tonunu gördüm hem de yıllarımı çer çöp diyip atarcasına. Bu defa niyetim yok, üstelik ancak haki tonlarında seyrediyor şimdi tükenmişlik; ama günlerim uykunun hapsinde gözlerim yarı kapalı geçiyor. Keskin bir belirlilik,ancak akşamına varana dek uykularımı alıkoyabiliyor günün.
Şimdi içimden yükselmiş bir ses hatrıma ilişiyor “ben kimim?” soruma; “yazar sensin, ben taşıyıcıyım, ben kimsem kimim!”
yazarın ben olduğu nergis kokulu akşamlara,
ve taşıyıcının bedenim olduğu lavanta kokulu erken sabahlara,
belirsizliklerimi, belirsizliklerimizi silmeye doğru kırmızılı günlere adım adım,
ki maviyi nice severdim..