”Yazmak, ölümün elinden bir şey koparmaktır.” demiş bir yazar. 11 yaşımdan beri yazıyordum. 11 yaşındaki bir çocuk masumiyeti ile. Hep yazdım; her şeyi. Sonra aslında yazmadığımı, daha çok saçmaladığımı fark ettim. Evet. Aslında yazarken hala istediğim kıvama ulaşamadığımı fark ettim. Ama günlük hayatta istediğim gibi konuşamıyordum. Yazarken ise özgürdüm. İstediğim her şeyi yazmakta, hayal etmekte… Yani saçmalasam bile her şeyi rahatça ifade edebildiğim için yazmayı seviyordum.
Buraya niye mi yazdım? Bilmem. Yazdıklarım aslında birileri tarafından okunsun mu istedim, bunu bilemiyorum. Eğer böyleyse evdeki yazılarımı niye gün yüzüne çıkarmıyordum? Üstelik burada birileri yazdıklarımı okusa ne fark edecekti.
Yazmak güzeldi. Belki burada belli olmuyor ama yazarken, kalemden çıkan mürekkebin kağıda bıraktığı harflerin izlerini görmek güzeldi. Belki de sırf bu izleri izlemek için yazıyordu kimileri. Ya da ölümün yükünü hafifletmek için.