Kırıp dökmemiş gibilerdi; kalp tasıyla sıcak suyu kalbime döküp canımı yakmamış gibilerdi. Nevresim silkeler gibi silkelemişlerdi genç kızlık inançlarımı; hırsızlardı onlar… Uzunca bir zaman hırsızlıklarını görmezden gelerek kötülüklerine iyilik serpercesine iyiliklerle karşıladım zaman silahlı yaralarımı…
Şimdi biliyorum, artık biliyorum. Kalpleri nasır bağlamış sersefil cehennem azaplı kötü niyet insanıydı onlar. Onlar için ağlamak, onları iyiliklerle anmak ve onu her şeyden çok sevmek artık çok gereksizdi. Kalbimin misafirliğinden gocunan taş kalpli bir ipe sapa gelmez mutluluk hırsızını kalbimde her şey yaparak gönlümün ayıp düşmanlıklarına dost olmuştum…
O sevilmemesi gereken bir hırsızdı. Artık ondan nefret etmeliydim ve artık onun varlığından umut kapılarını kapatmalıydım. Özlüyor muydum? Unuturdum. Hâlâ seviyor muydum ve hâlâ kanıyor muydu yaram? Geçerdi… Neler neler geçiyordu hayatımızda; kimler geçip gidiyordu acı duvarımızdan…
Sen benim kalbi kırık günlerimin sebebisin. Sana dilediğim nefret kurşunları vurmazsa seni, bir gün mutluluğumla seni ben vuracağım sana yemin ederim. Güvensenmiş…
Ruhuna dilediğim niyetsiz zulümler şifalı suyun olsun. İçtikçe iyileşeceğini san ve içmeye devam ettikçe yaralanmaya devam et. Siz… Kalbinde zerre sevgi tohumu bırakmayan mutluluk düşmanları; ruhunuza okumayacağım Fatiha’lar hakkımı helal etmeyeceğim anların öz kardeşidir ve size yemin ederim; bir gün yaralandıkça siz, ben zaferlerimde ödül anlı şarkılarımı sırf sizin yüzünüze tüküreceğim.
Dilara AKSOY