Sokaklar bomboş. Sanki büyük bir yıkım yaşanmış ve can taşıyan hiçbir varlık kalmamış gibi.
Sokak lambaları patlamış , her yer zifirî karanlık. Belki bir enkâzın altında can çekişerek yardım bekleyen birileri vardır , hiç belli olmaz. Belki de bilerek yardım eli uzatılmayan birileri vardır. Neşeli çocuk seslerinden çoktan arındı bu sokak. Orta yaşlı bir insanın dertleri kadar karanlık. Ama aynı zamanda orta yaşlı bir insan kadar egemen ve özgür.
Yolda , kaldırımda , bir evin hala yanan kırmızı lambasının altında cesetler var. Her yer ölüm kokuyor. Azrail soykırım yapmış gibi. (!) Belki de burası bir şehirdeki herhangi bir sokak değil ; salgın bölgesidir. Bir zamanlar insanların dolup taştığı bir cadde olan yer ; şimdilerde yalnızca bir sokak. Hem de en çıkmazından. Öyle ki ; burada insanlar belli sebeplerden kaybedilmiş fakat sokaktan atılmaya kıyılamamışlardır. Çünkü bu insanlar , eski günlerde bu sokağın müdâvimlerindendiler.
Bu sokakta kimse eceliyle ölmez. Hepsinin bir katili var ve hepsinin katili tek bir kişi. Bu katil , eski çağlarda insanları otoritesi altına almış ihtişamlı bir hükümetin resmî celladı gibi. Fakat kimin öldürüleceğine hükümet değil , cellat karar verir. Sebep önemli değildir. Sebep birisine olan kırgınlığı , birisinin yaptığı basit hataların tekrarı , birisini sevmemesi bile olabilir. Hatta isterse , istediği kişinin kellesini sebepsizce de alabilir.
Bu sokak karanlığın önde gideni (!) ve burası adeta bir mezarlık.
İçimdeki sokaklar bomboş. Sanki büyük bir yıkım yaşanmış ve can taşıyan hiçbir varlık kalmamış gibi.