Sızlanmayı kesti tıkanıp kaldığı delikte. Çaresizlik , kin duygusunu kabartıyordu merhametliler etrafımı sarar korkusuyla. Karşısında duran ayna , yansıtmıyordu bir delinin görüntüsünü , başkaları yer almıştı , başka gösteriler düzenleniyordu bu tiyatroda. Her perdenin açılışında , kıyametler ve çığlıklar bu deliye hitap etmiyordu. Tıpası bir açılsa , etrafını donatan kalabalığa ne sözler dökülecekti kim bilir. Ormanında yükselen o yüce ağaçların dansını, dalgaların hoyratça savrulmasına benzetti o an , kendi düzenlediği tiyatro oyununa, usta bir oyuncu ziyaret etmiş gibi sevindi kontrolsüzce . Salıncağı sallayan değil , sallanan olmak istedi , kudurmak istedi mutluluktan , gözleri yerinden fırlamış bir sincap misali fındık cennetinde uçmak , gözyaşlarını mutluluktan akıtmak istedi.
Pençelenmiş bir kurban , ipleri elinde olan bir kukla. Oysa , ipler başkasının elindeyken ne kadar da mutluydu bu sunak. Dişleri sararmış , gülmüyor kan gitmemiş suratına . Vücuduna bencillik işlemiş ve tüm kanı kalbine doğru akıtmış. Ve boynu bükük ! haksızlığı kabullenmiş. Unutmadım , diyecek kadar asil olamadı ama unutamadım diyecek kadar da masum bakıyor gözleri. Öfkeli , hırçın artık sözleri , tepeden aşağı yuvarlanan bir çocuk kadar saf aradığı heyecan lakin uçurumdan düşmüş kadar hasarlı beyni. Dikiş tutmaz duyguları , kibirli de biraz. arıyor etrafında o kokuyu ve o sesi. Bitmek bilmeyen bir arzu bu , beslendiği kaynak , aradığı efendisi mi yoksa , alışkanlık olmuş sevgisi mi.
Ne nefret duyabildi ona ne sevgi. Özleyemedi bile geçmişini , tıkadılar umutlarını, ulaşamadı hayallerine , tutunamadı ve yenik düştü yorgun bedenine..