Uzun zamandır yapımıyla uğraştığım yeni yuvamı bitirmiştim. Ormanın kuzey batısında bulunan çeşmenin kurulu olduğu verimli toprakların tam üstüne inşa etmiştim yuvamı. Tahtadan yapmıştım yuvamı, kurumuş ağaçların gövdelerini birleştirerek. Çamurla sıvamıştım yuvamın dışını, çamurdan sıva henüz kurumamışken içine çimen tohumları yerleştirmiştim, ilkbahar gelip bereketli yağmurlar yağdığında çimenler yeşerecek ve yemyeşil bir yuvam olacaktı doğa ananın ellerinden çıkmış gibi adeta.
Uyandığımda vücudumu hissetmiyor ve kullanamıyordum. Uyku felci yaşadığımı düşünerek küfürler savurmaya başladıysam da yanılmıştım. Küçük çocuk gelip gözlerimdeki kumaşı kaldırdığında fark etmiştim. Vücudum bir buz kalıbının içindeydi. Sadece kafam buz kalıbının dışındaydı ve sadece kafamın kontrolü bendeydi. Yanı başıma dizilmiş ufak kavanozlar vardı ve içlerinde çeşitli renkte sıvılar vardı. Çocuğun beni öldüreceğini fark etmiş ve bir kandırılmış duygusuyla çocuğa bağırarak seslendim;
-Bunun anlamı ne?
+Aslında sen şanslısın çünkü ilk defa bir insana kendi biçimimle görünüyorum ve sen bunu yalnızlığına borçlusun.