Zaman su gibi akıp gidiyor.Bir yağmur damlası düşüyor parmak uçlarıma kimsenin hissedemediği bir anda ben bir bankta buluyorum kendimi. Gece geç bir saat hava ısınmaya başlamış yavaştan bir parkta zifiri karanlıkta öylece izliyorum gökyüzünü.Bir şarapçı uyuyor yan tarafta sessizce hayallerine dalmış kim bilir belki eskiden düzgün bir adammış.Sayıklıyor eski sevdiğinin adını her sayıkladığında usulca söküyor yüreğindeki yara bandını. Uzunca bir zaman olmuş ipek saçlarına dokunmayalı, özlem çok beter bir hal buluyor tam o anda. Şimşek çakıyor gök yerinden fırlıyor sanki. Dünya başlıyor tersine dönmeye ben dümdüz devam ediyorum yoluma bir ağaç yaprağı takılıyor sağ koluma, irkiliyorum ve seni anımsıyorum koluma girdiğin günleri. Resimlerimize bakıp iç geçiriyorum neredesin? Sanki geceyi yırtan bir sır perdesisin. Gözlerini görüyorum bir evin duvarında. Gözlerin kilitlenmiş dudaklarıma. Seni gördüğümü sandığımın üzerinden geçmir bir on beş dakika. Oysa sevgilim sen bir ömrün tabirisin. Sen tenime saldıran bir haçlı kabilesi. Sıcak savaş döneminin soğuk laflar eden burjuvasısın. Buluttan düşen gözyaşı belki bir yalnızlar bulvarısın. Kayboldum dönemiyorum yoluma. Lal oldu dilim bir hançer saplandı sol yanıma.Son sigaramı çektim paketten çakmağın son ateşi yandı dudaklarımda. Ben avare bir gezginim şimdi tanıdığım semtin sokaklarında. Serserice dolaşıyorum, dolaşıyorum gözyaşlarıma. Ben derdimi kimseye söyleyemedim şarkıda dediği gibi düştüm yerlere bir of demedim, diyemedim. Gel kurtar beni bu muammadan. Düşen son damlayım aşk denen mumdan. Hareketsizim bir farkım yok piramite sıkışıp kalmış mumyadan. Ne desem boş şarkılar anlatsın şimdi seni.