Ağustos ayının sıcak, bunaltıcı gecelerinden biriydi. Uyuyordu Zühre. Üzerindeki pikenin yarısı yere sarkmıştı. Geceliği dizinden yukarı kıvrılmıştı. Bir el geziniyordu bacaklarında. İrkilerek açtı gözlerini. “Dayı, ne yapıyorsun sen” dedi şaşkınlıkla kızgınlık arası ses tonuyla. “Susssss” dedi eliyle ağzını kapattı dayısı Zühre’nin.
On beşindeydi Zühre. Erken serpilmişti. Zühre yıldızının ışıltısı vardı ceylanlardan aldığı gözlerinde. Güzel demek yeterli bir ifade değildi Zühre için. Çok güzeldi.
Almıştı dayısı Zühre’nin bedeninin ganimetini. Ter kokusunun karıştığı yorgan oldu dayısı tenine batan sakallarıyla. Yaslandığı kuru ağaç üzerine devrilmişti. İçi yandı, çeyizine kan damladı..
Kızgınlıkla baktı ve bağırdı sessizce. Çığlığının sesini bastırmıştı dayısının oh çekişi. Kaybolmuştu yüzü, ıslanmıştı gözleri Zühre’nin. Saçlarını parmaklarına dolayan bir el, şefkatten şehvete köprü açmıştı bedeninde. Canı yandı, yüreğine kan damladı..
Sonra aylar birbirini kovaladı, Eylül, Ekim, Kasım.. Bedeni dayısının sıkça ziyaret ettiği bir müzeye dönüşmüştü. Korkutmuştu, ağzını açarsan katlin vacip olur diyerek. Susuyordu Zühre çaresiz. Sessiz çığlıkları kendi kulaklarını patlatıyordu sadece. Soldu umutları, düşlerine kan damladı..
Ocak, Şubat içinde ikinci canın hissedildiği aylardı. Panik olmuştu dayısı. Tekmeledi karnını Zühre’nin. Canı yandı ama ilki kadar değildi. Altmış yaşındaki adama vermek hem para getirecekti, hem de iğrençliği duyulmayacaktı. İkna etti ablasını, eniştesini Martta. Altmışlık adam Nisanda Zühre’yi alıp giderken gerdeğin hayaliyle, dayısı otobüsün ardından taksiyle yetişip ilk mola yerinden Zühre’yi kaçırıp götürdü uzaklara. Altmışlık adam şikayet de edemezdi nasıl olsa. İçindeki canı yok etti önce, sonra bir kez daha yaptı aynını. Mayıs geldi dönemedi Zühre, hayallerine kan damladı..
Yaşadıkları ağır çekim intihardı. Haziranda öldü Zühre, doğdu Jale. Temmuzda adı gece kulüplerinin ışıklı levhalarında ışıl ışıl yanıp sönüyordu artık. Kırmızı dekoltesiyle çıkıyordu arenaya. Euro-tik duruşlarıyla avlıyordu zamparayı, sayıyordu dayısının eline paraları. Daha on altısında idi Zühre, kendini 8. kattan boşluğa bıraktığında. Kanı utançla vicdanlara damladı..