Gunlerden Cumartesi… kafede oturmus calisiyorum. Yine midemdeanlam vermesi zor bir hissiyat… tembellikten degil de sanki daha cok korkudan,yapacagim hatalarin yuzume vurulma korkusundan… hep o icimdeki ‘acaba bu sefercok mu acildim’ duygusu bu gereksiz hayat tikayici frenlerin kaynagi… nasil birsonraki asamaya gececeksin? Hic o adimi atmayarak, arafta hayatima devamederek?! Bu kadar dramanin, tasvirin arkasinda belki de dusundugum kadar birgerceklik, bir sebep sonuc iliskisi olmayabilir. Acaba bunlar su duzenininsanlarin ustune ustune yagdirdigi, depresyon soslu ‘hayat’ denen meretten mikaynaklaniyor? Hic bir zaman bu sorunun cevabini veremeyeceksin, cunkualgilayabildigin anlamda bir cevabi yok. Su dunyada gereksiz bir sekilde yonbulmaya calisan sen, durumlardan durumlara kosarken hissedecegin ‘eureka’sekanslari disinda bu bulmacayi cozmeye hic yaklasamayacaksin.
Bir aradan da hayatin tadini cikar… o kadar laftan sonra kulagina calinan hafif ruzgarli sicak bossa nova havasi butun hiss-i kulliyatini (!) degistiriverir. Onun icin hayata karsi kati durmayacaksin. Ruzgarlara kendini birakabilen, suyla butun olabilen – dogaya karsi dik basli olmayan bir ruh hali mumkun mudur simdiki zaman diliminde?? Mumkundur, ama kendinden feragat etmen lazim. Hayat dedigin o bavul bu kadar esnek olmani mumkun kilmayacaktir. Herseyin, bossa nova nin bile sonu vardir. bossa nova nin yarattigi o sahte mutlulugu karamsarliga donusturen sessizlik, tekrar hakimiyetini kurdu benim gibi savrulan ruhlarin icinde bulundugu mekanda.
Ama bir dakika… bu dunya benim kurdugum, kafamin icindeki dunya mi, yoksa gercekten de insanlar benim de erisebilicegim gozlukler ile dunyanin maneviyatini ve maddiyatini objektiflige dokebiliyor mu? Al sana cevabi olmayan bir soru daha… Cevap olmadan yasamanin baslattigi sikintilar zincirine hos geldiniz!
Kendine karsi haksizlik yapmak, ya da kendine karsi ofkeli olmak diye tabir ettigimiz hissiyat cok da gereksiz degil mi? bu, korkunun baska bir formu olarak bedenlerimizi ve aklimizi terorize ediyor. Buna bir son vermeli. Bu korku denen igrenc duygudan nasil kurtulunur? Buna cevap bulmak lazim ki baska bir hayata, baska bir gerceklik tasvirine girisebilesin.
Icimi tamamen disari dokmek, butun insanlarin asagilayaci ve yargilayici bakislarina maruz kalmak istiyorum. Elimi insanliga karsi acik oynamak istiyorum ki artik icimdeki dusunceleri ve bedenim isteklerini korku sarmali icinde korumaya calismaktan muaf olayim… ben buyum arkadas, butun irrasyonelitem ile beraber karsinizdayim. Yargilayin, asagilayin, kucuk dusurun ki ozgurlugun tadina bakayim.
Hah, su kurdugun iddiali cumlelere bak hele! Sanki bu cumleleri baskasina okutabilecek cesaretin var mi da insanlarin seni kitap gibi okumasina musade edeceksin. Ozgurluk ne ki, yok oyle birsey. Kendi kafatasinin esirisin sen; bu gozluklerinden hic bir zaman ayrilamayacaksin, onlar olmadan hic bir seyi algilayamayacaksin. Onun esirisin, ve oyle olmaya devam edeceksin; onun icin cok da buyuk laflar etme! Ama sunu da hic unutma, hayatin absurdlugu en buyuk silahin, onu kullan. Gordugun, deger verdigin ya da insanlarin gordugu ve de deger verdigi hic bir seyin bir degeri yok aslinda; bunlar sadece bu dunyadaki zamanimizi yemenin bir yolu. Oyle ki bu hayat, cevren ve bedeninden ibaret olan bu hayat, sana icinde kurdugun gokdelenlerin temelini attiran fenomen. Sen bu binayi aldigin ilk nefeste dikmeye basladin, hic bir zaman yikma ruhsatini alamayacagini bilerek.
Aslinda bir cikis var… dusunmemek, gelis.