Mevsim Sonbahar! Güneydoğu Anadolu doludizgin kışa koşuyor. Dicle Nehri Fırat’la buluşmak için Şattülarap sevdasıyla, yanıp tutuşuyor.
Bölgede olağanüstü hâl uygulaması var. Emniyet ve asayiş bozukluğu at başı kum pistte doludizgin koşuyor.
Kırsal kesimde terör eylemi olmadan boş gün geçmiyor. OHB bölgesinde görevli emniyet ve asayişi mensubu polis ve jandarma; yedi yirmi dört diken üstünde.
Hizmetin ne gecesi var ne gündüzü. Deyim yerindeyse 7/24 kocuşturma devam ediyor.
Doruk, yoğun geçen bir mesainin ardından, geç vakit evine kapağı atmış, kendini yün döşeği üzerine sermiş, yorgunluğunu karanlığın kollarına bırakmışken: gece yarısı uzun uzun çalan telefon sesine uyandı.
Elini uzattı, telefonu alıp kulağına götürdü, telefonun öbür ucunda İl Jandarma Alay Komutanlığı santrali.
Hatta Mehmetçik.
Alo!
Komutanım!
Az önce emniyet müdürlüğü santralinden nöbetçi polis memuru aradı. Polis görev bölgesinde Eli Thompson’lu dört soyguncu Hevsel Bahçeleri yanında; on gözlü köprü yakınlarında, eski Silvan yolunda, bir otomobili durdurup içindekileri soymuş. Haberi Alay nöbetçi amirine bildirdim. O da size haber vermemi istedi dedi.
Doruk kolundaki saate baktı gecenin 03’ü. Kalksa gitse nereye gidecek, hangi yol kavşağını kesecek?
Mehmetçiğe, tamam evlat. Sen İl merkez Bölük nöbetçi astsubayını bana ver!
Telefonu kapatmadan bekledi. Birkaç saniye sonra, yardımcısı nöbetçi astsubayı telefondaydı.
Önce kendine bildirilen gasp olayından haberi olup olmadığını sordu. Haberim var deyince, sen tekrar emniyet birimleri ile iletişime geç. Tam olay yerini, işlenen suçun detaylarını, mağdurların bizim bölgemizle ilgisi olup olmadığını tespit et. Olayla ilgili bilgi topla sabah gelince görüşelim dedi ve geri istirahate çekildi.
Hiçbir şey olmamış gibi uykuya daldı. Yine her zaman kalktığı saate kadar mışıl mışıl uyudu.
Sabah uyandı, kahvaltısını yaptı, her sabah olduğu gibi, saat 07 00 de kendini almaya gelen, devlet su işlerine ait hizmet aracına atlayıp saray kapının yolunu tuttu.
Aslanlı çeşmenin önünde indi, ayakları onu eğitim alanına yönlendirdi. Önce erat koğuşuna girdi, tertip düzene bir göz attı, sonra içtima alanında gitti; toplanan Erbaş ve Erlerin her an göreve çıkacak şekilde hazır olmaları için her gün tekrarladığı rutin görev dağılımını yaptı. Devriye komutanlarını görevleri ile ilgili tek tek çıkış saati ve görev hakkında bilgilendirdi. Saat 08’de karakol Komutanı makam odasından içeri girdi.
İlk işi yardımcısından gece verdiği görevle ilgi topladığı bilgileri kısa notlar halinde almak oldu.
Ve vakit geçirmeden, kendine bağlı köy muhtarlarını telefonla arayarak tek tek Polis bölgesinde akşam yaşanan silahlı soygun olayı ile ilgili köy muhtarlarını bilgilendirdi.
Köy muhtarlarından köyde, yabancı şüpheli kişiler görülürse, kendini acil bilgi vermelerini istedi. Telefon konuşmasından sonra, sanki silahlı gaspçıları yakalamış gibi rahatladı. Elini cebine attı, cebinden t bir silahlı kuvvetler sigarası çıkarttı yaktı. Derin bir nefes çekip dumanını havaya savururken zile dokundu, içeri giren karakol nöbetçisine; kendine orta şekerli bir kahve söyledi. Rutin mesaiye bütün hızıyla başlamıştı. Bitmeyen Telsiz ve telefon görüşmeleri, adli ve mülki evrak infazı, hiç eksik olmayan hazırlık tahkikatı için gelen diden vatandaş ziyaretleri içinde kayboldu gitti.
…/…
Polis görev bölgesinde başlayan, silahlı 4 kişinin silahlı soygunları iki üç günde bir tekrarlanmaya başladı. Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi olağanüstü hâl bölgesinde, kendi içinde seferberlik ilan etmişti.
Aldıkları sıkı önlemlere rağmen soyguncular ele geçmiyor, gasp olaylarının ardı arkası kesilmedi. Hırsızlık masası, asayiş şube ekipleri, sivil kıyafetlerle, yanlarına hayat kadını da alarak sivil otomobillerle gece çevre yolarında dolaşarak gaspçıların kendilerini soydurma planı yapmaları boşa çıktı.
Yapılan her silahlı soygunda İl merkez karakol komutanı gecenin geç saatinde uykusundan uyandırıldı huzursuz edildi.
Bir gece Diyarbakır Mardin karayolunda, aralarında 200 metre mesafe bulunan iki petrol ofisinden birinde tedbir alan polis ekibiyle alay eder gibi, polis olmayan petrol ofisi soyuldu. Polis olayı haber alıp diğerine gaspçıları yakalamak için geçince, ilk tedbir alınan petrolü de soyma küstahlığı ya da cesareti gösterdiler.
Günler haftalar aylar birbirini kovaladı. Emniyete teşkilatı ne tedbir aldıysa sanıkları ele geçiremiyordu. Polis bölgesinde faili meçhul olarak adli kayıtlara geçen, silahlı gasp raporu 17’ye ulaşmıştı.
Havalar yumuşamış, şubat ayının son günleri yaklaşmıştı. Bir gece yine Telefon acı acı çaldı. Bu kez telefonun öbür ucunda İl merkez bölük komutanlığı idari işler astsubayı BÇ vardı.
Sırıtan bir ses tonuyla gözün aydın komutanım diye başladı konuşmaya. Emniyet bölgesinde at oynatan dört soyguncu bu gece senin mıntıkana girdi. Eski Diyarbakır Silvan karayolunda, Dicle Üniversitesi arkasında; bölgede petrol arayan yapancı bir Petrol Mühendisi ve yanındakileri soymuş dedi gülerek.
Doruk!
Sen neredesin diye sordu. BÇ Dicle Üniversitesi Jandarma Karakolunda nöbetçiyim. Bana haber verdiler şimdi olay yerindeyim dedi.
Doruk her zaman yaptığı saate bakma alışkanlığı ile gözü koluna gitti, saat 03 30 idi.
Sen yanındaki askerleri olay yerinde görevlendir. Olay yerine kimseyi sokmasınlar. Ben sabah gelirim dedi.
BÇ. Olur mu komutanım falan dediyse de olur olur deyip, telefonu kapattı. Karakolun telefon numarasını çevirdi. H.A Çavuşu telefona aldı (?)kişilik bir devriye hazırlayıp saat 0630 da lojmanda olması için emir verdi.
Geri istirahate çekildi.
Sabah biraz daha erken uyandı. Hazırladığı devriye istediği saatte kapının önündeydi.
Olay yerine Silvan yeni yoldan intikal ettiler. Anlaşmış gibi İl merkez Bölük Komutanı da on gözlü köprü üzerinden gelmiş. Tesadüf bu ya her ikisi de olay yerine sözleşmiş gibi aynı anda girdi.
Güneş doğarken olay yerinde selamlaştılar. Bölük Komutanı Gülümseyerek gözün aydın Doruk ne yapmayı düşünüyorsun diye sordu.
Doruk kendinden emin yakalayacağım dedi. Hadi sana kolay gelsin dedi ve geldiği yoldan geri döndü.
Doruk olay yerine yanındaki devriyeleri bıraktı. H-A Çavuşu yanına aldı Kuşlu bahçe köyünün yolunu tuttu.
…/…
Köy olay yerine yakındı 10 dakika köye varmışlardı. Doğrudan köy Muhtarının kapısın çaldı. Muhtar daha kalkmamıştı. Kapısını çalınca uykulu gözlerle geleneksel uzun içdonu ile kapıyı çıktı. Şaşkın, hayrola komutan bu ne hal diye sordu…
Doruk!
Muhtar sana işim düştü. Ne zaman yüz yüze gelsek, izcilik yeteneklerini anlattın. Şimdi marifetini gösterme zamanı. Polis bölgesindeki silahlı 4 soyguncu bizim bölgemize girmiş deyince; Muhtarın gözleri ışıldadı. Kös kös duan bedeni avının üzerine atlamaya hazır kaplan gibi gerildi, deyice üzerimi giyip geliyorum diye içeriye döndü.
İçeri girmesiyle çıkması bir olmuştu. İçdonunun üzerine pantolonunu geçirmiş, bi gömlek bir ceket çıktı geldi.
Kahvaltı bile etmemişti. Doruk Muhtarı aracın ön koltuğuna yanına aldı. Olay yerine kadar konuşarak geldiler.
Olay yerinde araçtan iner inmez, görev yerinde görevli devriyenin kimseyi sokmadığı olay yerinde; elini kıçının üstüne koyup bir tur attı. Doruğa hadi gidelim diye işaret etti, stabilize yolda yere hiç bakmadan Silvan karayoluna doğru yürümeye başladı. Doruk ve H.A Çavuş da onu takip etti. Yüz metre kadar giderken, önüne bir canlı çıkan otomobil şoförü gibi sert bir fren yaptı. Önce sağa sonra sola baktı izler sol tarafta tarlaya girmişti. Tarlaya girince gaspçı iki kişi ayak izi bariz bir şekilde görünüyordu. Muhtar iz sürerken, sanıkların ayağındaki ayakkabı numarasını hangi cins lastik olduğunu, nerede durup arkalarına baktıklarını, hatta kilolarını söylüyordu. İz takibi sırasında Telsiz konuşmalarından İz takibini duyan emniyet mensupları da yetişti ve katıldı ekibe.
İzci Muhtar önde Jandarma ve Polis mensupları onun peşinde izler önce Tarlalardan Dicle nehrine kadar devam etti. Nehre varınca, geri döndüler istikamet Bağvar köyüne yöneldi
İz takibi saat 1100 sularında köyün içine girdi. Köylü kalkmış, büyük baş küçükbaş hayvanlar çıkmış, Muhtar köyün içinde de iz sürmeye devam etti. Bir noktaya gelince durdu, eğildi yerden bir parça toprak aldı, elindeki topağı Doruğun potindeki çamurlarla eşleştirdi ve eliyle bir gurup evi işaret ederek; soyguncular bu evlerden birinde kalıyor.
Ben hiçbir evin kapısına kadar izi götürmem. Siz sanıkları yarın sabah yediye kadar yakalarsınız. Yakalayamazsanız ben size kim olduklarını söylerim deyip iz sürmeyi bıraktı. Beni köye geri bırak bile demeden yaya yapıldak köyünün yolunu tutmuştu.
İzin Bağıvar köyüne girmesi ile birlikte, Polis şefleri, İl merkez Jandarma Bölük Komutanı da köye üşüttüler.
Ertesi gün sabah erkenden yapılacak operasyon planı İl Emniyet müdürlüğünde hazırlandı.
Ev araması polis ekibine çevre emniyeti ve güvenliği İl Merkez Jandarmama Bölük komutanlığına, başka bir ifadeyle İl Merkez Karakol Komutan Duruk ve ekibine verilmişti.
Ertesi sabah şafak sökmeden köy basıldı. İzci Muhtarın eliyle işaret edip gösterdiği evler çepeçevre kuşatılarak arandı. Sanıklar derin uykularında rüya görürken, kıskıvrak yakalandı. Jandarma bölgesinde yabancı uyruklu petrol mühendisini soyan, dört sanıktan 3!’ü; gasp ettikleri döviz, altın yüzük, para ve suç aleti Thompson’lu silah ele geçirildi.
Dördüncü sanığın açık adres ve kimliği tespit edilerek, İl Merkezindeki adresinden anında aldırıldı. Polis teşkilatı uçuyordu. Aylarca peşinde koştukları, her gece hayatı burunlarından getiren silahlı soyguncular, avuçlarının içindeydi.
Son suç yeri jandarma bölgesi olmasına rağmen, sanıkları sorgulama görevi de onlara verilmişti. Deyim yerindeyse armut pişmiş polisin ağzına düşmüştü.
…/…
Sanıkları, Diyarbakır İl Emniyet müdürlüğü asayiş şube sorgulama ekibi günlerce sorgulandı. Doruk fırsat buldukça sorgu sırasında Emniyet müdürlüğüne giderek, gelişmeleri yakından izledi. Bu ziyaret sırasında İl Emniyet Müdürü ile koridorda karşılaştı.
Emniyet müdürü, Doruğu görünce, gözlerinin içi gülerek yaklaştı ve sanıkların yakalanmasında gösterdiği başarıdan dolayı alnından öperek tebrik ve teşekkür etti.
Sorgulama esnasında, Polis bölgesinde işlenen suçlardan emniyete intikal etmeyen, silahlı gasp suçu yanında, gasp edilen mağdurların yandaki eşlerinde tecavüz edildiği de adli kayıtlara geçti. Hem soyulan hem tecavüze maruz kalan müştekiler, mağduriyetlerini utançlarından resmiyete dökmemişlerdi.
Sanıklar uzun sorgudan sonra mevcutlu olarak hâkim karşısına çıkartıldı ve tutuklandı.
Soyguncuların adli işlemler İl emniyet müdürlüğünde devam ederken, Asayiş Jandarma Bölge Komutanlığında ise yeni doğumlar vardı. Gaspçıların izini süren Köy Muhtarı N.Ç kadrolu İzci olarak Asayiş Jandarma Bölge Komutanlığı kadroya alınmış, kendisine Kalaşnikov silah verilmiş, köye korucu kadrosu verilerek; köyün güvenliği de sağlanmıştı.
Köy Muhtarı Resmi izci kimliği ve yakınları köy koruculuğu ile taltif edilir, olayın hiçbir safhasında yer almayan İl merkez J. Bölük Komutanı Yzb. M.T ise teşekkür belgesi ile taltif edildi.
Köy muhtarını akıl edip iz takibini yaptıran, operasyonun baştan sona içinde yer alan İl Merkez Jandarma Karakal Komutan Doruk ve maiyetindeki Mehmetçiklere teşekkür bile çok görüldü.
Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanıklar işledikleri her olaydan ayrı ayrı yargılandı.
Yargılama aylarca devam etti. Her olaydan ayrı ceza verilirken, cezalar ağırlaştırılarak hükmedildi. Hâkim karşısına çıkıp yargılanmaya başladığı tarihten bir yıl sona sanıkların kişi başına aldığı mahkûmiyet cezası 460 yılı geçmişti. Doruk ise görev aldığı her yerde olduğu gibi görevini eksiksiz yapmanın huzuru, mutluluğunu kendi içinde doyasıya yaşadı.
Köy muhtarı N.Ç ne zaman operasyona katılsa, katıldığı operasyondan döner dönmez, Karakola uğrayıp, olup biten hakkında bilgi vermeden asla köye, evine gitmedi.
Ne zaman gelse, ilk ifadesi PKK’yı bitirmek istemiyorlar, sen olsan terör biter cümlesini kuruyor, operasyonda yaşadıklarını tek tek anlatıyordu.
Doruk ne zaman Muhtarı dinlese, elinden üzülmekten başka bir şey gelmemenin çaresizliği ile kahroluyordu.
…/…