Vücudunu oturduğu yerden hafifçe öne sarkıttı S. Ellerini ağzının önünde kavuşturup baş parmaklarını çenesinin altında birleştirdi sanki düşünmesine yardımcı olacakmış gibi. Düşünebilmek için böylesine saçma bir hareketten medet umduğu için kendinden bir anlık utandı ama duruşunu bozmadı. İşaret parmakları burnunun hemen altında olduğundan oturmadan önce içtiği sigaranın kokusunu almakta gecikmedi. Gayriihtiyari olarak dişlerini sıktı. Şimdi sigaralık zaman değildi çünkü düşünmesi gerekiyordu S.‘nin. Sigara içmek S. için bir sanattı çünkü. Diğer tüm sanatçılar gibi S. de mesleğini icra ederken başka bir meşguliyete izin vermezdi. Bu yüzden elini deri montunun iç cebinden boş bir şekilde geri çıkarttı.Bu hislerini gözlerine tabii ki yansıtmadı ve yaklaşık 20 metre önündeki kolsuz dilenciye kenetlenmiş olarak bakmaya devam etti. Bir an, içinden dilencinin numara yapıp yapmadığını öğrenmek için yanında bitiverip, rengi solmuş, soyulmuş paltosunu omuz altı dikişlerinden tutup yırtmak geçti içinden. Kolu arkasına bağlanmış olarak görünce, dilenciyi caddenin arnavut kaldırımlarındaki tüm ayakkabı takırtılarına ifşa edip sosyal mesaj içerikli birkaç lakırdı söylemeyi bile planladı. Daha sonra vazgeçti. Vazgeçmesinin sebebi dilencinin gerçekten kolu olmadığına inanması ya da yapacağı işe cesaret edemeyişi değildi. Düşünememek onu hırçınlaştırdığından dolayı böyle bir isteğe sahip olduğunun farkına vardı. Akabinde, ne çok vazgeçişleri olduğu özeleştirisini yaptı kendisine S. . Kimilerine göre her vazgeçiş başka bir seçimdi ama S. bu seçimlerin hepsine sahip olma arzusu içinde yanıp tutuştuğu için bunu özeleştiri olarak gördü. S. İçinde ‘ama’ geçen cümleleri de ayrıca samimiyetsiz buluyordu. Belki de bu kadar fazla roman okumamalıydı. Okusa bile içlerine dalıp karakterlerle birlikte bu kadar fazla yaşamı kafasında barındırmamalıydı. Bir gün orta derece bir cep hırsızı, başka gün müşkülpesent bir iş adamı, diğer gün müstakil 3 katlı bir yalıya ve geniş bir aileye sahip, yıllar boyu süren savaşların yorgunluğu sakallarına yansımış olan bir Osmanlı paşası ya da aşkından kalbi kalemine yansımış o divane karakter olmak, S.’yi kendi hayatından bir dilencinin kolluğunu sökmek istetecek kadar soyutlamıştı. Nihayet hercümerç olan hayatını düzeltmek için aklını zorlayarak bir arpa boyu yol alabildi. Bu büyük bir umuttu S. için çünkü kendisi küçük adımlarla büyük bir mutluluğa -ki böyle bir şey istediğinden pek emin değildi- hepsinden önce içsel huzuruna kavuşacağına inananlardandı. Ufak çaplı bir kendine gelişin ardından cebindeki tüm bozuklukları dilencinin önüne yığdı ve gözlerini adımlarına kilitleyerek hızla uzaklaştı S., dilenci tarafından kendisine ithaf edilen şükran duygularının hiçbirine alınmayarak. ”Önüne attığım para; bana ilham olmana bir karşılıktı ve sen bunun farkında olmadan bana dualar ettin. Peki ya karşılıklı olduğunu bilseydin yine de dua eder miydin acaba? Bunu öğrenemem fakat ben sana teşekkür ederim kolunun varlığı muamma olan dilenci.”