Yani bugün biz birkaç milyar insan yerkürenin dört bir tarafına dağılmışız. Sanki bu olay bütün özgürlüğümü kısıtlıyor. “Benden farklı olana bir ıslık mesafesinde olsam…” diye iç geçiriyorum. Yaşadığım sanki kendi kendime bir yabancılaşma, bir tabulaştırma. Özgürlüğü sadece Norveç’teki dağ evlerinde hisedecekmişim de, anneannemin mayalı ekmeğinde geleneğin içine düşecekmişim gibi. Biz nasıl bu duruma geldik? Yani diğerleri de bunu yaşıyordur diye düşünüyorum. Yoksa sadece benle ilgili bir mesele mi? Bunun çok öneminin olmadığını da biliyorum çok ortalama bir ömrümün olduğunu, güzel anılarla süslemem gerektiğini, bir şekilde insanların herhangi bir nedenden beni iyi hatırlamasını istiyorum. Hatırlatacak kimsemin olmadığını o kadar çok hissediyorum ki. Sonra işte o masa üstüne koyduğumuz evler bana el sallıyor. Bir nedenden kaçmak istiyorum bu hengameden, ama bir şartla kendimi oraya götürmeden. Zihnimde yaşattığım özgürlük safsatasını bir kişi daha düşünürse; “Neden olmasın?” diyorum iç sesimle. Norveç olması şart değil Alaska da olur. Gerçekten…