Ne yapacaklarını şaşırdılar. Ne söyleyeceklerini bilemiyorlar. Sözüm meclisten dışarı, yalan üstüne yalan söylüyor; kıvırta bildikleri kadar kıvırtıyorlar.
Hani, 15 seneden beri devletin tepesinde olmasalar; iç politikada/dış politikada şeyleri çarşafa dolaşmasa, insan dinleyince söyledikleri yalana inanacak, gerçek zannedilecek.
Kadim Türk Milletini, balık akıllı zannediyorlar.
Kendilerini, Allah diyen, başı secdeye değen; sınır dışına çekileceğiz diyen her önüne gelen gelen kandırdı!
Kandırıldıklarını miting meydanlarında, yüzleri kızarmadan itiraf ettiler. Allah ve millet af etsin diyede laf olsun diye af dilediler. Şimdi de daha çok kandırıldık demek için daha çok yetki istiyorlar.
Hatırlayın Adı Adalet, soy adı kalkınma olan siyasi oluşumun, Milletin milli bayramlarına karşı tutum ve karşı tavrını.
Cumhuriyetin kuruluşunu kutladığımız; adı Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan, Dünya’da başka bir örneği olmayan, 23 Nisan çocuk bayramının başına neler geldi, bir hatırlayın.
23 Nisanı kutlamamak için, bin dereden su getirdikler, yolu yokuşa sürmek için: dini sulandırdılar kutlu doğum haftası icat ettiler, bin bir bahane ürettiler!
Kaldırıp atamayınca, okul bahçelerinin duvarları arasına sıkıştırılıp, yaşanan coşkuyu
gözden ırak edip, sakladılar.
Karşı oldukları yalnız 23 Nisan mı?
Milli bayramlarla ilgili söylenecek söz elbette bu kadarla sınırlı değil! Şimdilik milli bayramlara üç nokta koyup es geçelim.
Hazır 23 nisan’dan söz etmişken; Referandumun niçin 16 Nisan’a getirilip dayatıldığını hiç düşündük mü ? Yaşananları sadece bir tesadüften ibaret sayarsak, bizi tarih asla affetmez.
Şayet anayasa değişikliğini millet kabul ederse; bundan sonra, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı bir daha hiç kutlamayacak. İsterseniz bu öngörüyü not defterinizin bir köşesine yazın!
19 mayıs Gençlik ve Spor Bayramını, 30 Ağustos Zafer bayramını, 29 Ekim Cumhuriyet bayramı hakkında da öngörüde bulunmak için müneccim olmaya gerek var mı!
Zaten bu bayramlar, bahaneler yaratılarak kaç yıldır askıya alınmış; kutlanmaması için her şey yapılmıştır.
Demem o ki referandum sadece basit iki kelimeden ibaret değil! Aksine çok derinliği olan, hatta Türk milleti için gerçekten beka sorunu yaratacak realite. Hata yapılırsa telafisi ve geri dönüşü yok!
Onun içindir ki bu bir beka sorunu ama Bahçeli ve “Abidik &Gubidik” Binali’nin dediği gibi geçmezse değil: geçerse, Türkiye beka sorununu yaşayacak.
Bizim oralarda “görünen köy kılavuz istemez “diyorlar…
Tüyü bitmemiş yetim hakkı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyeti, 100 yılında yıkmak için kolları sıvayanları iyi analiz etmeli, oynadıkları oyunu bozmalıyız.
Referandum her şeyden önce, Cumhuriyete, laik demokrasiye, Parlamenter rejime sahip çıkanlarla; rejimi değiştirmek, totaliter rejime zemin hazırlamak isteyenlerin mücadelesidir.
Bu gerçeği fark etmeden yapılan her türlü analiz , analiz değil lafı güzaftır***
Küçük Bir Not!
Bu Gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Edirne’den Van’a, Çanakkale’den Kars’a Sinop’tan Mersine; Cumhuriyet kadınlarının, Kadınlar Günü Kutlu Olsun!
Gazeteci Yazar, Yılmaz Özdil, kadınlar günü ile ilgili çok anlamlı bir makale kaleme almış. Bu yazı hem kadınlar hem de erkekler tarafından okunmalı.
Özellikle cemaatlere takılan, tekke ve türbeye sığınan; Şeyhe, Şıh’a, biat etmiş, olanlar iki kere okumalı.