Genç bir köylünün eline bir define haritası geçmiş. Altın bulmak umudu ile haritadaki dağa varmış amd bir türlü içi altın dolu hazinenin yerini bulamamış. Bu yolculuk ve çabadan sonra karnı acıkmış ve yanına yiyecek birşey almadığı içi pişman olmuş. Etrafına bakınmış ve az uzakta böğürtlenleri görmüş. Çok ir ve çok tatlı böğürtlenlermiş bunlar. Tıkabasa yemiş ve toplayabildiği kadar çok miktarda yanına almış.
Bunları ertesi gün şehrin pazarında satmaya karar vermiş. Ertesi gün sabah erken pazarın yolunu tutmuş ve böğürtlenlerin çoğunu samış. O gün de Padişah pazarı ziyarete gelmiş. Ve köylünün önüne gelip böğütlenlerinden tatmış. Böğütlenleri çok beğenen Padişah köylüden her hafta saraya böğürtlen getirmesini istemiş. Böylece her hafta dağa çıkıp hem pazara hem de saraya böğürtlen getiren köylü bir yıllık nafakasını çıkarmış.
Kışa doğru artık böğürtlen kalmamış. Ne yapacağını düşünen köylü, eşinin tavsiyesine uyup böğürtlenlerin tohumlarını toplamış ve baharda çorak tarlasını böğürtlenlerle kaplamış. O sene ve ondan sonraki seneler köylü ve ailesi hiç sıkıntı çekmemişler.
Oguzhan Dirican