Bölüm 20: Sivaslı Hatçe!
Alarm ile birlikte erkenden kalktı.
Ev arkadaşlarıyla kahvaltıyı hazırladı. Diğer kızları yollayıp ortalığı topladı. Kalan çayı ısıtıp odasına çekildi.
Notlarını masaya yaydı. Kalemlerin uçlarını sivriltti. Çıkan soruları ve cevapları yazmak için ‘A4 kâğıdı’ gerekti. Arkadaşının dolabından dört, beş tane aldı. Yazmaya başladı. Kalemi her oynattığında hayâllere kapılıyordu: “Eğer vizeleri yüksek tutarsam, on iki dersi de dönem içinde verebilirim!”
Evet, tam bir hayâldi! Demek yarım saat çalışsa ‘yüksek lisans’ yapacak kıvama gelecekti!
Kapı çalındı!
“Kim bu saatte?”
Muhtemelen not istemeye gelenlerden biriydi. Artık, Allah ne verdiyse bölüşeceklerdi!
Odasından çıktı. Dış kapının kilidini çevirip, koluna bastırdı.
“Biz geldikkk!”
“Annee, babaa!”
Adana’ya düğüne gelmişlerdi. Bir saatlik yolu üşenmeyip kızlarına sürpriz yapmak istemişler.
Erkek kardeş:
“Ben de buradayım, aptal!”
Baba:
“Doğru konuş ablanla!”
Hatçe:
“Lanet kardeşimm!”
Anne:
“Doğru konuş kardeşinle!”
Kapıda öpüşüp koklaştılar. Ellerindekini antreye bırakıp salona girdiler.
Baba:
“Ayy, kızımın evi ne kadar da güzelmiş! Hiç öğrenci evine benzemiyor. Her şey yerli yerinde!”
Erkek kardeş:
“Kızlar nerede?”
Anne:
“Onlar senin ablan!”
Erkek kardeş:
“Ablalarım nerede?”
Hatçe:
“Hepimizin sınavları var. Onlar da arkadaşlarının evine gitti!”
Baba:
“Sınavlarınız mı var?”
Hatçe:
“Maalesef!”
Baba:
“Sen geç odana kızım! Biraz dinlenir gideriz.”
Hatçe:
“Bir şey yok ya! Bir saatimi almaz.”
Anne:
“Tamam, geç çalış. O sırada ben de bir şeyler hazırlarım.”
Hatçe, odasına geçti. İlk sayfaya göz gezdirdi. Çabuk bitirip salona gitmek istiyordu. İçeriden gelen seslere kulak verdi.
Erkek kardeş:
“Anne! Pijamam nerede?”
“Babanın bavulunda!”
Baba:
“Benim bavulumda ne işi var?”
Anne:
“Ne fark eder! Baba, oğul kullanın işte.”
Ev hâlini özlemişti! Ayak sesleri, odadan odaya konuşmalar… İçeride olduklarını bilmek bile huzur vericiydi.
İlk notun yarısına gelmişti.
Erkek kardeş:
“Baba, acıktım! Yarım dürümü nereye koydun?”
Anne:
“Bırak dürümü yemek yaptım.”
“Babam nerede!”
“Ekmek almaya gitti. Gel, sofrayı ser!”
“Ya, kızın sersin bana ne! Erkeğim ben erkek. Çüküm var benim çüküm!”
“Şu sofrayı götürsene eşek sıpası!” Hatçe, konuşmaları duydukça tebessüm ediyordu.
Kapı çaldı. Gelen babasıydı.
Erkek kardeş:
“Hoş geldin baba!”
“Hoş bulduk! Al şu ekmeği salona götür!”
“Onlar ne?”
“Sana ne! Öyle her şey merak edilmez, ayıp!” Babası, elindekilerle mutfağa girdi.
Anne:
“Ay, bunlar da ne?”
“Eve aldım. Arkadaşlarıyla yesin, içsinler!”
Hatçe, ailesini uzun zamandır görmüyordu. Gerçi, iki günde bir telefonlaşıyorlardı, seslerini duyuyordu ama şimdi durum farklıydı. Yan taraftaydılar! Kendisini zor tutuyordu.
Yapamadı! Kitabı defteri kapatıp odadan çıktı.
Baba:
“Kızım çalışamadın mı? Çok mu ses yaptık?”
Hatçe, kendine hâkim olamadı. Ağlamaklı bir şekilde gülümsedi:
“Sizi çok özledim!”
Baba:
“Oyy, kıyamam! Gel buraya. Biz de seni özledik!” Kızına sarıldı. Annesi, saçlarını okşadı.
Erkek kardeş:
“Ayy, sen ağlarsın da şimdi!”
“Kes be!” Kardeşi de gruba katıldı. Hepsinin gözleri kızarmıştı. Sonunda kendilerine geldiler.
Anne:
“Hadi yeter bu kadar! Şu tepsiyi götürün de ailecek bir yemek yiyelim.” Oğlu, salona kaçtı.
Anne:
“Bak yine kaçtı!”
Baba:
“Tamam, ben götürürüm.”
Salona geçtiler.
Yemekten sonra çay faslına oturdular. Sohbet, sohbeti açıyordu. Hatçe, dersine çalışamamıştı ama ondan mutlusu da yoktu!
—Sonraki Bölüm—
‘Sınava Çalışmak! Cumali’
Yasin Numan Yılmaz