Bir şeyler yazmaya başlamadan önce kendimi ifade etmeliyim; öyle iyi ifade etmeliyim ki kendimi, kimsenin beni yanlış anlama ihtimali olmasın. Ne var ki bu çok zor, insanlar genellikle yanlış anlamaya meyilli. Kendimi bildim bileli, hiç tanımlayamadığım bir heyecan ile savaşıyorum. Bazen galip gelmek istiyorum, bazen ise mağlup olmaktan keyif alıyorum. Öte yandan başka bir gerçek var, bazı insanlar bazı şeyleri anlamayı hak etmez. Çünkü doğru anlamak için belli bir emek vermek gerekir ve bundan kaçanlar, tesadüfen de olsa beni anlamasınlar daha iyi. Beni gerçekten anlamak isteyen herkes beni kolayca anlayabilir. Kendimi bildim bileli, tam tanımlayamadığım bir hedefe, tuhaf bir şekilde acelem var. Ve hep sona sonuçtan önce varıyorum. Orada sonuca ulaşabileceğim son noktada, zihnime asılı kocaman bir boy aynası var. Yaklaştıkça küçülüyorum. Yaşadığım anı acele edip tüketirsem ölüme daha hızlı ulaşacakmış gibi hissediyorum. Aynaya dokunup yok olmaktan korkuyorum. Yine de acele ediyorum.. Hızlı ulaşıp, hızlı yeyip, hızlı sevip, hızla uzaklaşıyorum olay mahallinden. İhtiyacım olan şey ise biraz hız kesmek. Hepsi bu. Bunları akılda toplayıp fiiliyata dökemedikten sonra doğruyu bilmek akıl karı değil. Aklıma gelenin başıma gelme süresi, aklıma gelene kadar harcadığı süreden daha kısa. hatta saliselik. Bir fikir aklıma geldikten sonra da ben arkada kalıyorum. Düşünüyorum.. öyleyse daha hızlı koşmalıyım. Yapabileceklerimden hızlı koşuyorum aslında. Ufak bir detay var; fark ettiklerimden hiçbirini yanıma bilerek almıyorum. Geri dönebilmek için ardımda mazeretler bırakıyorum. Bu tür muallaklar kafa karıştırıcı. Bitmek tükenmek bilmeyen bu kısır yazıya, sevgiyi pekiştirmeye çalıştığınız omuzlara, yüze bakıp, göze değip kaale almadığınız insanlara, bütün laubali sözlere, içtensizliklere, gayret edip beklemelere, bunca zaman bekleyip karşına almaya değmeyecek fütursuzluklara, saf ve ahmakça kanmalara, insana hâris kin ve ne varsa, dalmışçasına dağılan hissiyatlara, bütün samimiyetsizliklere inat bir de öyle anlar vardır ki. İşte öyle durumlar, gülümsemek için varlar. Ben öyle yapıyorum, boşlukları gülümseyerek dolduruyorum. Herkes böyle yaparsa, Herkes birbirini anlayabilir bence. O yüzden gülümseyin. Bu yazılanlardan tek bir cümleyi çıkarttığınız zaman yazarın anlatmak istediğini pürüzsüzce, en akıyla görebilirsiniz. Ve sonuç olarak herkes birbirini anlayabilir. Yeter ki anlamaya, anlamak istediğiniz gibi başlamayın.