Elinde kalemle defterin başında saatlerce beklediğin oldu mu hiç? Akrebin ve yelkovanın yarışırken çıkardığı o sesi dinledin mi ? Oturmaktan boynundaki o ince sızıyı hissettiğin oldu mu? Keza kalbindeki sızı yanında bir hiçtir bu sızı. Ağlamamak için sıktığın dişlerin, göz pınarlarına kadar ulaşan ama senin geri ve yine geri gönderdiğin o inci taneleri gibi. Sonra birden bir hançer hissedersin kalbinin en derinlerine inen. Ağır gelir ağlayamamak aslında bir o kadar da ağlamak. Sayamadığın kadar zaman geçer o kenarları soyulmuş, sayfaları yıpranmış defterin başında. Sonra o hançerin yerini bir ışık alır. Sana umudun habercisidir o ışık. Ve başlarsın yazmaya. Yazarsın. Yazarsın.. Yazarsın…