zü’lâl susuzluğuydu kumlara damlayan
ardışık söylemlerin kurgusu zühre
gölgesiz izafi bakışlar
sûzidil bir hicranı zerkettin gövdemize
“bahar bahçe” yanımızla
“yaprak döken” yanımızın tam hudut çizgisine
ve kumrular
neden recmedilir kervansız kervansaray
tüm odalarında senin şarkın çalınıyorken
sus lütfen
ağlamak için erken
Sevmenin bedeli sürülmek belki
Göbeği düşen çocukluğumuzun
ter kokan sokaklarından
bu yüzden kertidi aşımız
bilendi kürek mahkumu gönlümüzün
mihenk taşları
bakır rengi bulutlar gibi telaşımız
gitmelerin travması bu
2
lâl oldu uçurtmam boydan boya
artık bana zü-lâl diyebilirsin..
Şarkılar terketti kenti ilk önce
ardından baharın öncüsü cemre
bir hayaldi belki
saniyesi bedeldi ömre
gömüldü
eksik kalan bi’şeylerin gölgesine
martılar oradaydı
lâl oldu dili kalbimin
bağlandı şarkısız bir melodiye
artık bana melâl diyebilirsin
soğuk
yer soğuk
bileğimde fer soğuk
dinginim
alnımdaki ter soğuk
fecre az kaldı zahir
seher soğuk
ben sana mektup yazıyorum
lakin
lâl oldu mürekkep
silindi harfler
zor değil
artık bana
az daha kal diyebilirsin
ne de olsa sığındım
lâl rengi düşlerine
avucumda böbreklerinden lâl düşürmüş
tomurcuk lale
farzımuhal