Birisini gerçekten sevdiğimizi nasıl anlarız? Ya da hissettiğimiz duygunun aşk olup olmadığına nasıl karar veririz? Bunu ayıran kesin çizgiler var mıdır? Neden çok istekli ve tutkulu başlayıp daha sonra sıkıcı bir hal alır (hemen hemen) tüm ilişkiler?
Bir inanışa göre, aşk bir defa gelir ve bir daha hiç unutulmaz. Bazen bunun doğru olabileceğini düşünürüm. Aslında çoğu kişinin hayatı boyunca birçok kişiye karşı hissedip aşk diye adlandırdığı duygu, belki de aşkın gerçek anlamından çok uzaktır. Mesela, biriyle tanışırız ve çok etkilenmişizdir. Sohbeti fazlasıyla hoşumuza gider ve yanında değilken bile sürekli aklımızdadır. Söylediği şeyler duymak istediklerimizdir. Davranışları tam aradığımız kişi olduğuna dair beklentilerimizi karşılıyordur. Üstüne üstlük birlikte çok iyi vakit geçiriyor ve eğleniyoruzdur. Mesaj attığında yüzümüzde oluşan gülümsemeyi engellememizin olanağı yoktur. Artık aşık olduğumuzu kendimize itiraf edebiliriz. Ara sıra kavga etsek de bunlar tuzu biberi değil mi işin? Olumsuz özellikleri var evet kabul ediyoruz ama zamanla değişecektir, eminiz. Çünkü o da bize aşık ve birbirimiz için bazı fedakarlıklar yapmak zorundayızdır.
Bu senaryoyu, ben de dahil olmak üzere, belli bir yaşa gelmiş çoğu insan hayatı boyunca en az bir kez (muhtemelen birçok kez) yaşamıştır. Peki ya aşkla daha önce karşılaşmadığımız için bu basit duyguyu aşk diye adlandırıyorsak? Senaryomuzdaki duyguya aşk diyemeyeceksek ne denebileceğini bilmiyorum. Sevgi kadar kutsal değil bence. Çünkü kavga edip ayrıldığımızda, muhtemelen birkaç ay içinde sadece anılardan ibaret olacak. Yani gerçekten sevdiğimiz insanları düşünelim; mesela annemizi kaybetsek birkaç ay içinde ne yapalım sağlık olsun ya da önümüze bakalım hayat devam ediyor diyebilir miydik? Bence sevgi bu olayın çok dışında. Etkilenmek kadar basite indirgemenin doğru olduğunu da düşünmüyorum. Nasıl adlandıracağımız tartışılır ama peki ya aşk bu kadar basit mi?
Aşk belki de şöyle bir şeydir: Biriyle bir şekilde tanışırız ve arkadaş oluruz. Arkadaşlığımız zamanla değerli bir hale gelir ve hayatımızda önemli bir yer kaplamaya başlar. Konuşmak iyi geliyordur. Bütün sırlarımızı rahatça paylaşıyoruzdur ve birbirimizin zor zamanlarında yanındayızdır. Birlikte geçirdiğimiz zamanlar çok değerlidir. En çok onunla eğleniyoruzdur. Ayrıca çok iyi tanıyoruzdur ve en güvendiğimiz insanlardan biri olmayı başarmıştır. Ve bir gün aniden fark ederiz; kalbimiz çarpıyordur! Farkında olmadan hoşlanmaya başlamışızdır ve durumun yanlış olduğunu bilmek bir şeyi değiştirmiyordur. Bu duygunun artışını önlemek mümkün müdür bilmiyorum. Belki ilk fark ettiğimiz zamanlarda dizginlemeye çalışmışızdır. Ama eminim ki başarması güç olurdu.
Daha sonra neyin doğru neyin yanlış olduğu önemini kaybetmiştir. Hatta karşılığı olup olmaması bile artık çok önemli değildir. Bizim hissettiklerimize benzer bir karşılığı olmasa da eminizdir ki bize arkadaşlığımızdan dolayı çok değer veriyordur. O yüzden hiçbir şey beklemeden sadece olduğu gibi severiz. Bu değerli kişinin bizi bilerek veya isteyerek üzmesi söz konusu değildir. Eğer üzdüyse ya farkında değildir ya da mutlaka geçerli bir sebebi vardır. Ona karşı anlayışımız sonsuzdur ve zaman içinde de tükenmez. Hangi sıfatla olduğunu önemsemeksizin hayatımızda bir yerde oluşu mutlu olmamız için yetiyordur. Ama bir şekilde hayatımızdan çıkmaya karar vermişse kal diyemeyiz. Çünkü kendimizden çok onun mutlu olmasını isteriz. Yani sevgilimiz bizi aldattığındaki o nefret bunda yoktur. Başkasıyla mutlu oluşu nefret yaratmaz. Biraz içimizi burkar belki ama yine de onun mutluluğunu öncelik alabiliriz. Ve bu duyguyu hissettirmekten çekiniriz. Çünkü bu ağır duygu altında kendini ezilmiş hissetmemesi gerekir. Çok sevildiğimizde bazen altından kalkamayız, özellikle de karşılığını tam olarak veremiyorsak. Bunu ona yaşatmamak için biraz uzak durmak en iyisidir.
Bir gün hayatımızdan çıktığında yıkılmayız, çünkü artık onu sevmek için ona ihtiyacımız yoktur. Hayatımızda olmasa bile içimizde bir yerde ona ait bir bölme inşa etmişizdir. Her dakika ağlayıp sızlanmaktan bahsetmiyorum. Herhangi bir şarkıda anılarımız canlanır. En sevdiğimiz anları tekrar ve tekrar hayal ederiz bazen. Ama asla üzülmeyiz düşünürken. Hayatımıza böyle biri girdiği için kendimizi şanslı hissediyoruzdur aksine. Dünya üzerinde kaç kişi böyle bir duyguyu tatmış olabilir diye düşünmekten kendimizi alamayız. Herkes diğer senaryoyu aşk zannederken biz gerçeğini yaşamışızdır ve yaşamaya devam ediyoruzdur. Belki de üzerinden yıllar geçmiştir. Unutmak istemeyiz, çünkü artık bizim bir parçamız gibidir. Hayatımızdan çıktığı için hayıflanmak yerine hayatımıza bir süreliğine de olsa girdiği için minnet duyarız. İyi ki vardır. İyi ki tanımışızdır.