-Herkesin hayatında bir kere hissedebileceği, hissetmesi gereken duygular vardır. Aşk mesela yada nefret. Zor değil aslında aşkı yada nefreti hissetmek ama aşık olduğun insandan nefret etmek.. İşte en zoru bu! Delicesine aşık olduğun insandan ölesiye nefret etmek her an ölüp ve yine her an dirilmek gibidir. Önce kalbin kırılır. Kırılır ama hızlıca değil, yavaş yavaş, pul pul dökülür hergün. Muazzam bir acı verir, hergün, her saat, her an kalbinin eridiğini hissedersin. Durdurmaya çalışırsın. Durduramazsın. İhaneti bir kere hissettin mi yüreğinde, artık geri dönüşü yoktur. Bunu çekmeye mahkum olursun. Kırılan sadece kalbin de olmaz, kalbin beraberinde ruhunu ve hayallerini de götürür. Sana sadece et ve kemik kalır yaşamak için. Bundan sonra gözlerin görmez, kulakların duymaz ve ellerin hissedemez. Yaşarsın! Bir gün ölmek için yaşarsın sadece. Ama aşk bunun neresinde?! Işte hikayenin güzel kısmı da bu. Bütün hayatın rezil olur, kalbin, hayallerin, herşey biter. Uykuların kaçar, sinirlerin gerilir. Zaman zaman nefesin daralır. Yani herşey bir anda tepe taklak oluverir. Ama kırılan, o pul pul dökülen kalbinden ufacık, minicik bir parça kalır. Ondan sana kalan son hediyedir o parça. Umut! Belki umudu, belki gelir umudu, belki pişman olur umudu, belki de hala seviyordur umudu, belki ileride tekrar sever umudu. Çaresizliğin içinden bir anda yeşeren ufak bir umut.
– Peki mantıklımıdır seni istemeyen, seni sevmeyen birine umut beslemek?
– Hiç, hemde hiç değil! Ben de çok istedim unutmayı, gelmez dedim, istemez dedim kendi kendime.Kalbimin son parçasını da ben söküp atmak istedim. Ama olmadı. Bunu denerken başka kalpler kırdım. Kendi üzüntümü yenmek için başkalarının üzülmesini izledim ve daha da kötüsü, bu bana acı vermedi. Acı vermedi ama adaletsiz hissettim. Kalbini kırdığım kimse bunu hak etmemişti. Göz göre göre insanların benim acımı hissetmesine izin verdim, neden oldum. Buna bir son vermeliydim çünkü hayattan böyle intikam alamazsın. Onun yerine yaşamayı öğrendim, bu acı ve bu umutla herşeye rağmen yaşamayı öğrendim. Anka kuşu gibi alev alıp küllerimden doğamadım çünkü beni çepe çevre sarmalayan bu alev sönmedi, alevler içinde uçmayı öğrendim.
-Unutmak mümkün değil mi ona dair herşeyi?
– Hayatının en güzel anlarını unutmak mı istersin, sırf bazı şeyler yanlış gitti diye? Belki mümkündür unutmak. Yeterince içersen unutursun belki, belki zamanla gider hafızandan. Ama, istemediklerini atıp, istediklerini tutamazsın kafanda. Ya herşeyi kaybedersin, yada herşeyi yaşarsın tekrar tekrar. Aşkın doruk noktalarında sana baktığı anı unutmak istemezsin. gözlerinde ki o parıltı, o gülüş, o dokunuş herşeye bedeldir aslında. Bunları unutmamalısın. Işte aşık olduğun insandan böyle nefret edersin. Bir gün yaşarsan anlarsın belki beni. Ve o gün geldiğinde şunu sakın unutma, o anı uzun uzun yaşa ve kafana kazı, o gözlere uzun uzun bak, o kokuyu ciğerlerinin en derinlerine kadar çek ve ne yaparsan yap asla gitmesine izin verme…