Bunu kendime neden yaptığımı bilmiyorum. Sen aşkı dolaşıyor hâlâ damarlarımda, yaşamak rengi siyaha dönüyor. Ben sana gelmem sevdiğim, sana gelemem. Gururum ve doğrularım sarmış dört yanımı, bir daha sana “Seni seviyorum” diyemem ama söz, içimden söylerim sana seni sevdiğimi. Hâlâ şarkıların başrolünde sen mi varsın? Senden sonra kalbim bir daha öyle atmadı, atıp atmadığını bile hissedemedim. Sesin ırmaktı, içine düştüm; yaşarım sandım yine de, boğuldum. Şimdi ne dinlesem senin sesin kulaklarımda, neyi sevmek istesem senden arta kalan düşlerimin sofrasında bir öğünlük aşkım var. Seni bekledim, ölmek denen lanetin zarafetine deli bir seviş katar gibi…
Neden sensizim hâlâ, bilmiyorum. Korkuyorum, çok ama çok korkuyorum; seni görmekten, sesini duymaktan… Bir yanım da bahara yalvarıyor sanki, seni bana çiçekte böcekte bile olsa bir kerecik olsun göstermesi için… Seni neden bu kadar çok sevdim, bilmiyorum. Sana gelemem, yeminim gururuma bir ömürlük şarkılar söylerken ben sana gelemem. “Aşkta gurur olur” derdim, olmaz derdin. Sırf olmaz kelimesinin sende güzel duruşunun hatırına gururumu unutmuştum ben. Sende küçüldükçe anladım; haklıydım, aşkta gurur olurdu. Ben dolu sen yoksa sende; aşkta pekâlâ da gurur olurdu. Öyle de çok sevdim ki seni; kaldırımlar ayak izime ayak izini kattılar sanki, hangi yolda yürüsem yine senin ayak izlerin… Öyle çok, canımdan öyle çok sevdim ki seni unutmadığımı unutmayacak kadar katı kararlar ekledim kendime; yine de olmadı. Biliyorum, seni bir saniye dahi olsa hiçbir zaman unutmadım, unutamadım. Unutmak misafirim olamadı hiç, yatılı olmasını bırak sen söz konusu olunca çayımı içmeye bile gelmedi. Yine sen, hep sen doldu kalbim.
Unutulduğunu sanıyorsun, öyle mi? Bu gerçekte gururum şarkılar besteleyecek sana yıllar yılı. Yalan şarkılar güftesinde sol anahtarının yerini sevdiğin kadının evinizin anahtarını taşıyacağı o gerçek günler saracak. Bazen kadere kızıyorum, affetsin beni. Onda yalnızca seni delice sevecek oluşum mu yazıyordu? Kavuşmalar mutluluk şahidim olmayacaktı madem neden sevmeme mani olmadı?
“Neden sevdin, neyini sevdin?” diye sordum kendime. Cevap bulamadım. Asıl sevmek böyleymiş, cevap bulamıyorsak asıl o zaman seviyormuşuz. Nedenler bulmak için paraladım kendimi, uyuzluğun dibini boylamak istedim; sırf şakalarının oyun arkadaşı olabilmek için. Uyuzdum ben, sana adanacak olan nevresimli giz sancılarımın başrolü olacağımı bilmeyen bir uyuzdum.
Sana yazmamak için yine seni yazdığım bir gün işte. Kalbimin delicesine bildiği bir gerçek var; bir başkasının hiçbir şeyi olma istiyor. Sana ait yirmi dokuz harf doğurmuşken ben, sen bir başkasının emek yuvası mı olacaksın? Gözlerin şimdi güzel dururdu gözlerime bakarken, yeşil gözlerimin parıltısını alacanın güzelliği sanırdı hayat. Verdiğim sözü unutmadım aşkım, ölmüştüm ben ve ölenler bir daha asla gelemezlerdi, bu yüzden ben de sana her ne olursa olsun gelmeyecektim. Sana seni sevdiğimi söylemek telaşı sardığında içimi, bunları hatırlatıyorum kendime. Gurur içiyorum, gurur yiyorum yine; obez aşkım komaya girip de ölsün diye…
Neden olamadık, bilmiyorum. Kaderin bir cevabı varsa bu kez sen ona sor. Neden canım olmuşken sen, canımla nefes almak hakkı bir güneş gibi doğmadı bana? Bilmek, öğrenmek isterim.
İtiraf ediyorum nefesim; ben hâlâ nefesimi sensiz seni özleyerek alıyorum. Gelmeyeceğim, sağ gözümün şemsiye görmemiş sağanağı… Gelmeyeceğim sana; söz…
Sende var olmalar sarmıyorsa benden yana seni, söz veririm; gelmem. Sayısını bilmediğim kadar adımdan ibaret değil mi ki yolları ayırmak?
Seni çok seviyorum. Üç kelimelik hançeri de batırdım kalbime; “ben de seni seviyorum” karşılığında sen dolu bir sevmekte cevap bulamayacağımı bilerek.
Takvim boş günlere adanmış bir davetiye sadece. Her yeni günün sensizliğine çağırıyor beni; artık gelmeyeceğim. Hayat bunu istiyor benden, yepyeni bir sevmenin başrol oyuncusu olmamı…
O vakit, aslında o vakit bitmeyen aşk yangınım itfaiyeye can verecek. Ya da aşk yangınıma itfaiye “sönsün artık yangının” diyecek.
Bunca yılın aşk sancısı bir günde geçer sanma, “her acı geçer” yalanıyla avunduğumuz hayatın yalan gerçeğine merhaba diyerek yeni bir sayfa açmalıyım ben de. Yeni sayfalar bile önceki sayfaların izini taşır, yeni defterler alıp öyle başlamalıyım.
Gelmem sevgilim; sevgimde tutuştuğum… Bir daha gelmem. Memnun yalnızlıkları takarım ardıma, yeni aşkların özürlü bekleyişleri olurum; sana gelmem. Verdiğim sözde nefes alıyorum, yarım da olsa, sensiz de geçse ihanet edemem nefesime…
Dilara AKSOY