Birbirine sürttükçe aykırı anlamlar ifade eden kelimeler –hangi taraf doğru olduğu bilinmeyen bir düzenek bu- her sabah kalktığımda gördüğüm mü yoksa gece, yatsı ezanından sonra, duyuyorum az sonra. Anlaşılmayı bekleyip anlayamadıklarım mı gerçek? Boşluğa üfledim dumanı, şekillerle falına baktım. Duvara bir çentik daha attım, çatlaklardan farksız görüntüsü, parça parça boyası olmayan duvarlar şimdilerde çentik hesabında. Beklemekti geçen günün sonunda olan, biraz daha derinden kazıma mecburiyeti.
Kırgınlıklar anılara döküldüğü zaman daha belirgin oluyor. Her anıda –bazen bir fotoğrafın donuk bir köşesinde- biriken duyguların nedeni, bir köşede kalan sayfalar dolusu yazıda uzaktan gelen ama nereden geldiğini hiçbir zaman bilmediğim müzikte, bir yerlerde, bulma olasılığının az olduğu bu mekân, zaman yaz’a daha yakın.
Mevsimsiz Sohbet