Ben kalemin mürekkebinde boğulan çarpıtılmış gerçeğim. Ben balmumundan yapılmış yüzlerin sahibiyim. Gece ile gündüz arasındaki uçuruma köprü inşa eden mimarım. Bin bir aynadan yansıyan halüsinasyondan ibaretim. Zamanın yanılgısında yok oluş zehrini içtim.
Ben palyaçoyum. Yüzümü rengarenk boyar, sahte bir benliğin içinde kendi yüzümü eritirim. Geriye kalan tek şey ise karanlığı gölgeleyen gökkuşağı olur.
Ben küçük kızım. Oyuncak bebeklerim gibi plastik bir dünyada uykuya dalarım. Masal perileri eşliğinde hayal dünyasının merdivenlerine tırmanırım.
Ben melankoliyim. Ansızın ruhunu kaplayan derin bir boşluğum. Kuruyan gözlerinde sel olmuş gözyaşlarından beslenirim.
Ben siyahım. Asi bir karanlığın içine gömülmüş gizli düşüncelerin kaynağıyım. Ruhun ham maddesiyim. Renkler oluşmadan önce her şey kapkaraydı.
Ben şeytanım. Ağzındaki dikişlerin ızdırabını sana çektiren kişi benim. Sana hayal gücü yeteneğini verip pandoranın kutusunu açan ve tüm kötülükleri üstüne salan benim. Kabul et, ben senin bir parçanım. Mezara kadar kafatasının içinde yaşayacağım.
Ben meleğim. Saflığın ve çocuksu masumiyetin kaynağıyım. Kuğu gölü balesindeki beyaz kuğuyum. Gökyüzünden inen ışığımla sana yol gösteririm. Umarım şeytan kanadını kıramaz.
Ben gölgeyim. Belirsizliğin içinde boğulduğun zamanlarda sana sarılırım. Seni bir adım geriden takip ederim. Gözüm daima üstünde.
Ben cesetim. Et parçası dışında hiçbir şeyim. Ruhunu hapseden zindanım.
Her birimiz aynanın kırılan parçalarıyız. Işığı farklı yönlere yansıtırız.
Aynadaki kız yüzümü çaldı. Ona her baktığımda yokluğunu daha çok hissediyorum. Aslında ona daha çok yakışmış diye düşünsem de o yüz, aynanın dışındaki kız için özel tasarlanmıştı. Kafasındaki yapbozu mimikleriyle tamamlıyordu. Şimdi ise insanların yapbozundaki eksik parça olmuştu.