Diyarbakır, toprak ağalığının kol gezdiği, marabalığın bitmediği Rahmetli Bülent Ecevit’in feodal düzen diye tanımladığı, yaşam biçimini özümsemiş bir bölgede. Hala aşiret örfü adeti ve de kurum ve kuralları ön planda. Bir de komşu illerden göç alan Diyarbakır, işsizliğin yoksulluğun pençesinde inim inim inliyor.
İl merkezi Adana- Gazi Antep Urfa- Bitlis/Van ile Elâzığ Mardin kara yolu üzerinde önemli bir güzergahta. Özellikle Diyarbakır’dan Silvan Bitlis yol güzergahında; seyreden küçükbaş hayvan nakliyesi yapan kamyonlar, yokuşta tırmanırken üstüne çıkan hırsılar tarafından, küçükbaş hayvan araç üzerinden atılarak yapılan küçükbaş hayvan hırsızlı icat etmişler.
Keşke bununla yetinseler.
Aynı zamanda PTT’nin şehirler arası muhabereyi sağladığı anayol kenarındaki telefon tellerini, İl özel idaresinin köylerle haberleşmesini sağladığı köye çekilen bakır telefon tellerini kesilip çalınacak kadar da gözleri dönmüş.
Gün yoktu ki Tel hırsızlığı ile ilgili bir tamim karakola gelmesin. Doruk PTT’den gelen bu tamimleri, işleme koymuyor, kendine bir de mazeret bulmuş.
Her alo diyenden ücretini alan kurum, kendi hattını korumak için güvenlik teşkilatı kursun diye kendi kendini savunuyordu. Bir sabah İl Jandarma alay Komutanı Bölük Komutanı T.M’ i aramış. PTT bölge müdürü tellerin kesilmesinden yakındığını, buna bir çözüm bulunmasını rica etmiş. Yzb. MT yine Doruğun odasına kapıyı vurmadan içeri daldı. Yüzünde bir gülümseme, biraz önce Alay komutanı aradı. PTT Bölge müdürünün her gün kesilen tellerden yakındığını buna bir çözüm bulunmasını rica ettiğini iletti. Bu konuya bir el atsan dedi. Doruk gülümsedi. Ben el atarsam sanıkları yakalarım diye kocaman bi laf etti. MT’. İn yüzüne yakala da görelim der gibi tebessüm yayıldı ve odadan çıktı.
Elini zile uzattı, dokundu zil çalınca Karakol nöbetçisi kapıda bitti. Sıradaki devriye kimse devriye komutanına söyle 5 dakika içinde aslanlı çeşmenin başında olsun. Köy hizmetlerine ait Pickup şoförü de aracın başında beni beklesin diye emir verdi. Kendi emir ve komutasında bir deriye hazırlayıp hizmet kağıdını yazdı ve şapkasını eline alıp merdivenlerden aşağı indi. Devriye Pickup’a binmiş, şoför direksiyon başına geçmiş bekliyordu. Pickup şoförü Diyarbakır’ın yerlisi ve Bağlar semtinde ikamet ediyordu. Arabaya binince Doruk, kaptan sen bağları iyi bilirsin. Oradaki hurdacıların yerini de deyince, kaptan gülümsedi elbette komutanım dedi. Ve saray kapıdan hareket başladı.
Bağlara ulaşmak 10 dakika sürmedi. İlk Hurdacının dükkanına girdiğinde, hurdacı çayını yudumluyordu. Akerler Araçtan indi, Hurdacı dükkanının önünde silahlarını çapraz asıp çevre emniyetini sağladı. Çay içen esnaf Jandarmayı görünce çay içmeyi bırakmış, Karakol komutanını karşılamak için ayağa kalkmıştı. Doruk gülümseyerek, kusura bakma kısa süre ekmek teknene el koyacağım.
Bana yardımcı olursan sevinirim diye lafa girdi. Bölgede emrin başım gözüm üstüne deyimi sık kullanılır. Hurdacı ya da geri dönüşüm esnafı aynı cümlelerle karşılık verirken elimizden gelen bir şey varsa esirgemeyiz komutan diye cevap verdi.
Doruk Hadi bize de çay söyle hem konuşalım hem çaylarımızı yudumlayalım dedi.
Çaylar gelene kadar Karakol Komutanı niçin geldiklerini kısaca özetlemişti.
Esnaf, daha dün bir miktar bakır tel getirdiler komutanım; isterseniz gelin bir bakın derken ayağa kalktı dükkânın bir köşesinde duran çuval içindeki, özellikle yakılmış bakır telleri gösterdi.
Bir insan eliyle koysa fili meçhul bir olayı bu kadar çabuk çözemezdi. Karakol Komutanın gözlerinin içi gülerken, kimden aldığını biliyor musun diye sordu.
Cevap evetti.
Bu arada çaylarda geldi. Hem çayı yudumladılar hem telleri satanın kimliklerini ve açık adreslerin tespit ettiler. Çalıntı bakır teli tutanakla tespit edip zapt ettikten sonra, hurdacılık yapan diğer esnafların yerlerinin tarifini aldılar.
Doruk Esnafa tefekkür etti.
Ertesi gün ifade vermek için karakola gelmesini tembihleyip bakır telleri arabaya atıp ayrıldı.
Ondan sonra gittikleri iki geri dönüşüm esnafında da ahval aynıydı. Bağlar semtinden sonra fatih mahallesinde de bir hurdacı olduğunu tespit ettiler.
Aynı Gün çuval çuval kesilmiş, PTT telefon hattı olduğu anlaşılmasın diye özellikle yakılmış hurda bakır tel ele geçti. Teli getirip satanların kimlikleri ve adresleri alındı.
Sanıklar adreslerden tek tek toplandı.
Bakır teli kesip satan hırsızlar devlet malını çalmak, muhabereyi sekteye uğratmak, devlet malına zarar vermekten, Bakır telleri alanlar da hırsızlık malı bilerek satın almak suçundan hazırlık evrakı ile birlikte C. Savcılığına iki gün içinde teslim edildi.
PTT hattını kesen sanıklar, ilk sorgularına müteakip tutuklanırken, hırsızlık malı satın alan hurdacılar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmıştı.
Doruk yine her zaman olduğu gibi iki ayağı üzerine düşmüş; faili meçhul bir olayı tere yağdan kıl çeker gibi, aynı gün çözmenin gururunu yaşıyordu.
Hiç kimse karakol Komutanına bu iş bu kadar kolayımdı çuval çuval Hırsızlık bakır teli buldun onlarca sanığı nasıl yakaladın, diye sormadıkları gibi teşekkür etmeyi bile çok gördü.
…/…