Bazen merak ediyorum, küçük bir gölette yüzen büyük balık mıyım yoksa büyük bir gölette yüzen küçük balık mıyım? Sorunlarım daha büyüklerini görmediğim için mi bu kadar beni boğuyor yoksa gerçekten büyükler, ben mi akıntılarına yetişemiyorum? Çok fazla kurcalıyor bu sorular kafamı. Aslında kafamı ne zaman su yüzüne çıkarsam nefes almak, kendimden uzaklaşmak için mantığımda bir bu soru asılı kalıyor. Bunu bilmeden nasıl hareket edebilirim ki? Nerede yüzdüğünü bilmeden, nasıl yüzmen gerektiğini nereden bilebilirsin. Sadece temel iç güdülerin ile günü kurtarırsın. Yaşarsın sadece…
Hani çok çok değilde nefes alabilecek kadar yaşarsın. Kuzeyi kaybedip, akıntıya karşı yüzmek gibi şimdi benim için hayatta asılı kalmak. Kafatasımın içi sorularla, avucumun içi neden olduğunu bilmediğim çatlakları doldururken bana emanet kalmış kızarıklıklarla dolu. En önemli varlığım ruhum, ona ise kalan son gücümle duvarlar ördüm. İçinde yüzdüğüm dalgalar aşındırmasın diye. Kafamı su yüzüne çıkarttığımda rüzgarları geçirmesin, üşütmesin diye ve hatta parçalanırsa ruhum, parçaları dışarı uçurmasın diye ördüm. Şimdi ise hala nerede yüzdüğümü, kendimi bıraksam dibe çökmemin ne kadar zaman alacağını ve güvenli sulara ne kadar kaldığını bulmaya çalışıyorum…
Emily