Yeni bir şeylere başlamak için en mükemmel anı bekler hep insan. Her şey güzel olmalı. Tüm şartlar sağlanmalı ve öyle başlanmalı.
Benim için burada yazmaya başlamak da bunlardan biriydi. İlk yazım güneşin insanın içini ısıttığı bir günde, güzel bir yerde, anlamlı bir şarkı dinlerken yazılmalıydı mesela. Bu mükemmel anı beklemekle geçti uzun bir süre. En uygun anı kolladım günlerce.
Ama hayatın güzelliği bu plansızlıkta olsa gerek. Yurt odasında anlamsız bir fon müziğiyle sıradan bir günde gıda zehirlenmesi tehdidi altında (son tüketim tarihi geçmiş yoğurt yedim) başlıyorum ilk yazıma. Düşünmeden daha fazla. Tasarlamadan ve umarsızca.
Yoksa asla sonu gelmeyecekti bu bekleyişin. Her şeyin mükemmel olduğu, tüm hayallerin mutlu sona kavuştuğu bir dünya var mıydı ki benim kendi halinde, yalın yaşamıma bahşedilsin o mucize. En iyisi, en güzeli içinde bulunduğum şu an. Düşüncelerden sıyrılmış şekilde içimde anlamlandıramadığım tuhaf bir hisle.
Tüm yapmacıklıktan uzak özgürce hareket ettireceğim parmaklarımı klavyede. Tüm içtenliğim ve hayal dünyamla birlikte. Çünkü bu bekleyişten hem ben hem de perilerim çok sıkıldık artık. Şimdi başlamak zamanıdır bir yerden.