Ben bir tek senin ölümsüz olmanı isterdim. Düşündüm, düşündüm sevgilim; bir başkasını sevebilme ama bir başkasını seni sevdiğim gibi sevememe ihtimalimi düşündüm. Benim hayatım boyunca yaşayacağım en derin gerçekti bu. Saçlarına aklar düşen, kırışıklıkları bariz belli olan yetmişli yaşlarına gelmiş biri olduğumda eşim ve torunlarım yanımda olduğunda gençliğimin tebessüm ve acı dolu günlerini seyre daldığımda ilk sen geleceksin aklıma. Gözyaşlarımdan yağmur biriktirişim, hiç geçmeyen bir yara oluşun gelecek mesela aklıma. Belki adını unutacağım, söylediklerin şimdiden aklımdan uçtu gitti say, ama bir yara olduğunu, yaram olduğunu unutmayacağım.
Ben bir tek senin ölümsüz olmanı isterdim en derin yaram. Kalbime battıkça sen, bende bu yüzden çoğalıyorsun belki de. Ben bir tek seni azaltarak sevmeyi beceremedim. Gözlerin kalsın bana, gözlerin kahverengiden nevresimler olsun bana; belki yorganlı aşkını hak etmiyorumdur, ama gözlerin nevresimim olsun bana kahverengi; bu kış gününde üstüm açık sevmeyeyim, üşürüm, donarım, zaten yeniğim.
Ben bir tek sen dolu yarınlar isterdim. Yarınlarıma sorsan, eminim onlar da seni isterler. Dünlerime sorsan sensizliği, eminim bunun adına “Ölüm” derler. Bugünüme sor bir seni, bak nasıl da tarifsiz bir acının içine düşecek. Ben bir tek senin kalbini isterdim, kalbinden evim olsun. İki aşk, bir sevgili olsa bile yeterdi bana; fazlasında gözüm yoktu. Büyük evli hayaller kurmuştum ama kalp dolu evinde her şeye razı olurdum. Sana bensiz mutlu olmayı öğreten hayat, bana sensiz bu acıları neden reva görüyor? Hayat beni sevmiyor olamaz, öyle olsaydı sen çıkmazdın karşıma. Bekledim, gecelerim şarkı söylerken bana; en güzel ninnilerimin yerine. Ben seni bekledim, saçımı okşardın belki, gözyaşlarımla ıslattığım yastığımı alır dizinde uyuturdun beni. Belki ihtimaller yeniden doğardı prematüre olsalar bile. Yaşatırdık biz onları, zor olmazdı belki.
Ben bir tek seni sevdim. Aşk çok kere olur belki, çok kere çarpar kalbimiz; ama sevgi bir kereliktir.
Sen benim sevgimin en saf halisin. Dokunamadığım saçlarının, bakamadığım gözlerinin, hiç sahip olamadığım ve sahip olamadan kaybettiğim kalbinin en gerçek hâlisin. Birçok yerde kar, bizim burada yağmur var. Gözlerim kar yağdırmayı öğrenemedi daha, ben gözlerimden yağmurlar biriktiriyorum sana. Çok üşüme istiyorum, titreme hiç kalbimde. Üstüne örtecek sevgim olsa da üşüme yine de. Sevgilim, sen benim yarınlarına dokunamadığım en kaçak halimsin. Kendimden firar ettim dünlerimde, kendimden çıktım sana gelirken hep bugünlerimde… Bana kalmayı öğretmiş kader, “Git” deme, hiç gidemem.
Ben bir tek sende ölümsüz olmak isterdim. Gözlerimi kapattığım fani dünyanın sonsuz gerçeği olmak isterdim. Dileklerim saçlarını kestiler, çok uzamıştı onların da serüvenleri; alıp da başını gidecekti tüm dileklerim, sonra biri takılacaktı saçlarına, düşecekti. Şimdi kısacık saçları var dileklerimin, seni dilemeye yüz bulamıyorlar. Doğum günümde muma üfleyip dilek dileme hakkımı kullanabilir miyim? Çok var doğmama, belki de doğmam bir daha. Dokuz ay on günlük bile değildim ben sende, bir gün bile taşıyamadın beni kalbinde. Belki de doğamam bir daha senli günlere. İhtimaller olumsuzsa belkiler acı çekerler mi? Bensizlik acıtmıyorsa canını, sensizlik beni öldürmez mi?
Ben bir tek sende yaşamak isterdim. Yaşımı boş ver, sende yaşadığım kadarı kâfi olsun isterdim.
Hiç yaşatmadın beni kendinde, doğmamış bir bebeğin sevdaya hakkı olmaz ki; artık bana ne çare?
Yine bu sevdayı gözyaşlarımla başa sardık, dinliyoruz. Bunlar sevdanın faslı, ben daha doğmadım ki sende; serde bir yaşasam sıra gelir belki kalbine. Belkiler çok acı çekiyorlar mıdır?
Belki, belki benden çok belki benden az işte…
Dilâra AKSOY