Belki bir gün diye başlar en tatlı hayaller, ya da bir gün ile devam eder gibi, sonunda zaten uyandırır doğrucu Davut dediğimiz kişi. Yine saat 9 gibi kapamışım gözlerimi, uykuya dalmak değil bu, bir hayale zemin hazırlamak. Evi sükunet bürümüş, perdelerden bir ışık dahi sızmıyor odaya, daha net kurulabilsin diye hayaller bilhassa daha gerçekçi olsun diye de olabilir. Yorganın altında nefes almayı unutup hayallere kapılmış olan bir çocuğun hikayesi bu belki bir günlerle başlayan. Elinde olmayan ne varsa onun hayalini kurup hevesini alıyor annesizlikten, hayalinde yaşattığı bir kadına anne deyişi ne kadar yakıyor canını meçhul. Kanlar donduran hayallerde yaşaması gerçek hayatın acımazsızlıklarını arttırmaktan başka hiçbir şey sunmuyor küçüğe. Ki bu sefer bambaşka bir hayale dalmış farkına varmadan, bir el var ona doğru uzanan , sahibi kara kayıp. Tutsa o eli belki hayatı değişecek tutmasa da değişebilir, o da belli olmaz. Ona kimse öğretmemiş yabancıların eli tutulmaz fakat elin sahibinin tanıdık olmak ihtimali de olmama ihtimali kadar. İhtimallerle yaşayan bir çocuktan ne beklenir merak konusu ki o çaresizlikte tutmuş ona doğru uzanan o narin ve kibar eli. Şimdiyse hayalin zirvesinde, artık onun bir annesi var…