Öyle özlemişim ki, kendim olarak bakmayı hayata.. Karlı bir gece vaktiydi sanıyorum. Misafirim gelmiş İstanbul’dan. Romantizm ile başlıyoruz yine, biraz da kırmızı şarabın etkisi var. Uzandık yatağa biraz sarhoş, biraz güleç.. Önce o uzandı yatağa, öylece süzdüm onu, al basmadan bir etek, ince bir atlet içerisinde, kırmızı bir at oluyor soluğu.. Sesi odanın içinde dağılıyor.. İnce ayak bileklerinden öpmeye başladım.. Öyle öyle sıyırdım eteğini, çamaşır, sütyen.. Sanki sevişirken üstümüzdeki her şey eriyordu. Bütün evren, teninin tenime değmesini istiyordu sanki. Öylece sevişmeye başladık işte… İlk kez oluyordu bu. Titreyen göğüslerini öpüyordum.. Sanki mutluluk, o üşüyen, kalp atışları kaburgalarını vuran, o iki göğüsün arasındaydı.. Terliyorduk.. Kaşlarımızdan akıyordu. Elleri sırtımda dolaşıyordu özgürce, beni içine almıyordu sanki, beni kendiyle birleştiriyordu.. Sanki iki eksik parça bir araya geliyormuş da, bir bütün oluşturuyor gibiydi. Sonra ruhum bedenimden ayrıldı.. 3. Bir kişiydim artık. Öylece onu, beni ve sevişmemizi izliyordum.. Tırnakları sırtımı yaralıyordu, fakat kanatmıyordu. Zira ben kanarım. Sanki ateş ve suyduk, ve ölümüne bir kapışma seyrediyordum. O soğukluğu hissediyordum. Kalbi ciğerimin üstünde, saçlarını okşuyordum, boynumdan öpüyordu.. Fakat bir şeyler eksikti, hissediyordum. Sonra, tuttuk birbirimizi, ben yine, bedenimin işini yapması seyrediyordum. Ruhum ile kavga ediyordum. Nefes alamıyordum.. Sonra bedenim kasıldı, Kaç karakter taşıyorsam bu bedenin içinde, o an bedenimde olan, işini iyi yapıyordu. Sadece ben kıvranıyordum. Hepsi bundan ibaretti… Ruhum tükendiğini söylerken eridik. Sonra yine bedenimize döndük.. Sonra yine ben gözüktüm bana, Sıra senin dedi.. Sahi niye benimdi ki sıra ? Çünkü işin sarılma kısmı geliyordu.. Döndüm arkamı, beni saracak bir çift kol bekliyordum. Çok geçmeden geldi o kollar. Huzuru hissediyordum. Az önce, kimin ne yaptığı pekte umrumda olmadan, beni saran sol göğsümü tutan elleri öpüyordum.. Bir kaç karakterle aynı bedeni paylaşıyorduk. Ve sanki, tatlı zamanı hep bana denk geliyordu.. Öylece uyuduk. Ben, Kadın, Ve Diğerleri..
Sabah oldu, güneş çıktı her zaman ki seneryo başlamayacak diye düşünüyordum. Kahvaltı yaparız, belki sade Türk Kahvesi. Öylece bir hayal kurarken, gözlerimi açıp onu görmek geldi içimden. Sabah uyandığımda yanımda olmadığını fark ettiğimde, o an güneşin 3000 santigrat derecesi, ne üşümemi bastırabiliyordu, ne de beni bıraktıkları karanlığı aydınlatabiliyordu…. Kim olursan ol diye düşündüm. Gece seni saran bir çift kol, sabah yoksa, kimsesiz bir insandan ötesi değilsin. Zira bende değildim.. Ben ve tüm diğer benler, yalnız ve yabancıydı birbirine, hepsinin bir işi vardı. Fakat hiç biri ben değildim. Ben insanlardan soyutlamıştım kendimi. Başka, bambaşka yerlerde ortaya çıkıyor, görevlerini yapıyor, sonra parçalanmış beynimin içine yürüyorlardı tekrar.. Ancak ben olan yanımın en güzel tarafı, bir çift kola sarılı uyumak ve uyanmaktan öte değildi. Fakat bulamadım hiç birini.
2016-Nisan