Beni sensiz bırakan her ne varsa onların sayesinde yokluğunun verdiği muazzam acıyı tattım daha çocuk sayılabilecek yaşta. Oysa yalnızlığı çok önceden yaşamıştım. 11 yaşlarımda. Annemi kaybettiğimde 11 yaşındaydım. Nefesimi kesecek derecede ağır, acı veren bir ağrı oturmuştu göğsüme. Bir daha asla kalkmayacak, daha 11 yaşındayken beni olgunlaştıracak büyük bir ağrı. Annemin saçlarımı bir daha dizlerinde yatarken okşayamayacağını fark ettiğim gün; hayatımda kimsenin beni daha fazla üzeceğini tahmin etmiyordum. Anneme sarılamamanın verdiği buruklukla bir daha kimseye sarılmak istemedim. Ta ki seni tanıyana kadar. O gün gözlerinin içine baktığım an hayatımda daha önce hiç tatmadığım bir duyguyu tattım. Annemden sonra ilk defa sarılabileceğimi düşlediğim, acımı dindirecek, beni hiç bırakmayacak biri olarak gördüm seni. Annem olsaydı onunla konuşurdum diğer kızlar gibi. Belki gözü yaşlı, belki de heyecanla yanına gider ‘Anne ben galiba aşık oldum.’ derdim. O da bana gülümseyerek sarılırdı. Ama annem yok. Ben aşkı bilmiyorum. Üstüne üstlük bana sarılacak tek kişi de sensin. Annemin yokluğundandır belki de bilinmez, sana kimseye bağlanmadığım kadar bağlandım. Herkesi bir yana bırakıp, hayatımda yalnızca sen varmışsın gibi davrandım. Annemi benden alan bu lanet şehir, bizi de kavuşturmadı. Sensiz başlayan her günüme lanet okudum. Her gün bir parça daha fazlalaştı kalbimdeki ağrı. Annemi geri istemedim ben, seni istedim, yanımda olmanı ve beni asla bırakmamanı. Bir gün gelip aniden bana sarılmanı bekledim. Gelmedin. Senin suçun değil, annemi benden alan her neyse seni bana getirmeyen de o. Annemin kokusunu her geçen yıl biraz daha unuttuğum zaman senin kokunla uyumak istedim. Hayat bu ya, annemden sonra seni kaybettim. Hiç bana ait olmayan seni. Başkasına sarıldığın, başkalarıyla vakit geçirdiğin zamanlarda, annemi kaybettiğim gün kalbime saplanan derin ağrı, bu sefer defalarca saplandı yüreğime. İşte o zamanlarda bir gün sigaraya başladım. Ne seni ne de annemi bana getirdi sigara, ama hayattaki tek dostum oldu. Beni asla bırakmayacak, her nefeste ölüme yaklaştıracak bir dost. Seni başkalarıyla gördüğüm her an ölümü sevdim, ölmek istedim. Ölümün bir çare olmadığını fark ettiğim gün ise, sen yine yoktun ama ben hala seni seviyordum o zamanlar. Ömrümün sonuna kadar seveceğim gibi. Belki bir gün karşılaşır, uzun uzun bakışırız birbirimizi hatırlayıp. Beni sensiz bırakan her şeye inat gelir yanına sarılırım sana. Beni sensiz bırakan her ne varsa kayboluverir aniden, sonra da henüz kokun burnumdan silinmeden yürürüm ölümün sessizliğine doğru yavaş yavaş.