Yazıya ‘’Yer Altından Notlar’’ dan alıntıyla giriyorum. Ben, hasta bir adamım, içi öfkeyle dolu, kötücül, çekilmez bir adamım. Başlar başlamaz yargılama beni, ya da istersen yargıla!!Kafam senin deyiminle kıyak ama bana kalırsa içerisi bir harabe. Tıpkı seninki gibi. İçindeki boktan acizliği tahmin edebiliyorum ve belki de daha fazlasını. Elleri kanlı insan topluluğundan kurtulsan her şeyin daha kolay olacağı bariz ve sende bunun bilincindesin karşında duran o düz duvar bile sana mantık yoksunu olmadığını hatırlatıyor. İğrenç insanların bakışlarındaki soğukluğun altında ezildiğini biliyorum, kafanda dönen kırk tilkinin hesabını verdiğini, kabuğunu kırmak istediğini ve daha nicesini biliyorum. En büyük hazinen aklındır, Düşündükçe derine ,daha derine gömüldüğümü hissediyorum. Gözleriniz çok ses çıkarıyor. İnsana sadece rüyalarında mı karşı konulmaz? Bu gülünç düzendeki küçük şeyler insanı nasıl tatmin eder? Bilmiyorum bilmek istemiyorum. Bu sadece bir yazı, hissettiklerim kelimelerin arasında kayboluyor. İnandırdılar, nefes alır gibi tekrar eden görevlerini en katı şekilde yerine getirmen gerektiğine inandırdılar. Çünkü başladığın yer, gittiğin yol değil, vardığın noktadır önemli olan. Shekespeare gibi bakıyorum, bütün dünya bir sahnedir, ve bu sahnede biz yalnızlığın dinini yayıyoruz. Şarkıda denildiği gibi yalnızlık ilaç mı; yoksa hastalığın ta kendisi mi? Bilmiyorum. Hayatının çoğunu rastgele seçilmiş insan gruplarıyla geçirmek zorunda kaldın, biliyorum. Kendime söyleyecek söz bırakmadım, kendimi güçlü sanırdım, sanırım gücümü de gözümde büyütmüşüm.