Asırlar geçtikçe ömür kavmimin üzerinden. Daha çok korkuyorum adımlarımı sayarak atmadığımda. Bıkıyorum platonik aşklarından gençliğimin. Kime elimi uzatsam havada kalıyor. Ne hakla aşkın varlığını inkar edebilir ki bir insan? Onu yoksayıp bir kenara fırlatabilir? Her platonik aşka tutulduğumda bir kaçış başlıyor yüreğimde. Arkadan öfkeli bir ses duyuyorum:
Nereye kaçtığını sanıyorsun? Aşktan kaçılırmı hiç?
Sesi aldıracak takatim kalmadı benim. Kulağım yaralıyıcı tüm sesleri işitmek istemiyor. Sanki kurşun yemeyi daha fazla yeğliyorum. Kurşunun bıraktığı yara geçer bilirim, aşkın bıraktığı yara geçmiyor!
Hangi güvercini tuttuysam avuçlarımdan gitti,tıpkı kimi sevdiysem kaçıp gittiği gibi…
Yalnızlık çok ağır bir yük çoğu zaman,beton duvarlarla konuşmaktan başka,bir başına yürümekten başka çaresi yok! Hiç bir bünye kolay tahammül edemez ağır yükün enkazına. Kanlı bir deriden başka geriye ne kalabilir?
Aşık mıyım,yalnız mıyım? Plotonik aşklar insanı bu tuhaf ikilemin içinde bırakır. Seviyorsun ama karşılığı yoktur. Ne kadar fedakar olursan ol bir karşılığı olmadığını biliyorsun. Daha fazla yalnızlaştırıyor bu. O tuhaf ikilemdesin işte,ama yüreğin inanmak istemiyor.
Süresiz bir yalnızlık içinde yıprandım!
Adını zikretmeye utandığım o platonik aşk belası bir hırsızlığa ortak oldu yıllarca,süresiz yalnızlığa itti beni yıllarımdan çalarak!
Bir çığ düştü ömrüme;
öldü bütün yıllarım,
kekeme çığlıklarım kaldı gençliğimden geriye!
Gamze Bilmez