Bir Ekim Eskizi
Bembeyaz tuvalimin karşısına geçtim. Tuval yalvarıyor beni lekeleme diye, aldırış etmedim. Fırçamı bir siyaha buladım bir kahveye. Bir ekim eskizi çizdim yüreğime… Gri gökyüzünde turnaların umutlarımı kanatlarına takıp kışa göç ettiği.. Yağmur ve güneş olsa da gökkuşağından yetim patikaların, ahşap bir evde bitmediği… rüzgarın dallarını dansa kaldırdığı bir söğüt ve onlara alkış kendisi yosun tutan bir nehri…
Bir ekim eskizi çizdim yüreğime… Yapraklar iyiden iyi sararmış.. Menekşeler solmuş ve hava soğumuş… Sicim gibi yağan hüzünlerin altında bir kızı çizdim, sırılsıklam olmuş… Çatlamış dudakları ve ıslak gözleriyle aşka susamış kana doymuş… Yarım yamalak nefesleriyle soğuktan titreyen kurumuş ellerini ısıtmaya çalışmış, ısıtamamış… Geçmişe sırtını dönmüş, geçmiş paçalarından kıvramış kurtulamamış… Gözyaşlarını sildiği mendile hayallerini nakşetmiş, mendili yere düşüp çamura bulanmış bir kızı çizdim…
Bir ekim eskizi çizdim yüreğime… Kimsesizliğimin krokisi olsun diye… Gözyaşlarıma huysuzlanan sevdamı visale ulaştırsın diye…
Bir ekim eskizi çizecektim.. acılarımı tüm çıplaklığıyla gösteren bir nü mü yoksa kederimi örtbas edemeyen bir ayna mı oldu bilemedim…