Farkında mısın? Bilmem ama ben her şeyin fazlasıyla farkındayım! Her şeyden çıkartıldım yavaş yavaş.
-Önce sevdiğim insanlar gitti. O zamanlar sen yoktun.
Sen sonradan çıka geldin ömrüme. Annem anlatırdı hep; “çocukken geceleri korkardın ve yanımıza gelirdin. Benim kızacağımı düşünüp, babanı uyandırırdın. Babanda sabaha kadar hiçbir şey olmayacağını bildiği halde başında beklerdi. Hem de karşılıksız…” Bu konuşmalar böyle uzayıp gitti.
Bende dedim ki; ulan şimdi korksam annemi çağırırım. Tahminen 130 km uzağımda. O gelene kadar korkum geçer, yarı yoldan döner. Olmadı, babamı hiç rahatsız etmem, yorganın altında gün ışığını beklerim. En akıllıca fikir bu olsa gerek. Biliyorum bir karşılık beklemeden yaparlar her şeyi benim için. Fakat ne gerek var sevdiğim insanları kendi amellerimde kullanmaya… Ben babam ile annemi artık nasıl rahatsız etmiyorsam, seni de rahatsız etmedim. Rahatsız edilip, sevmeyi tercih ettim ben. Burada ben seni bekledim. Yolumdan geçerken bir ayak sesi duysaydım eğer yaşlı bir dede gibi çıkar cama “ne bu gürültü sessiz gelsene, biri duyacak, seni sevdiğimi anlayacak” diye bağırırdım sana. Bir lüksüm olurdu yalnızlığıma. Eğer sen bir kere gelseydin yoluma, daha da senin gelmene gerek kalmayacaktı.
-Ben çıkıp gelecektim sana.
Beklemediğin bir an da çalıp kapını sürpriz yapabilirdim. Bilirim, sürprizleri seversin. Yalnızlığımı getireceğim sana, sürpriz olacak. Hediye paketinden çıkardığında sen de anlayacaksın. “Ya bu adamın kalbi 70 yaşında gibi fakat dimdik duruyor hâlâ” diyeceksin belki de. Fakat sana bir sır vereceğim. Aklında bulunsun, ben annem ile babamı nasıl yüreğimde farklı yerlere koyduysam, seni de farklı adresine gönderdim kalbimin. Bir farkınız yok. Sadece küçükken çocukluk edip biraz annemi sinirlendirmişim biraz da babamı uykusuz işe göndermişim. Çocukluk işte…
-Fakat sen gel, ben senin yerine sinirlenir, uykusuz kalırım her gece…
Muhammet Yıldırım