– Buraya neden çağırdınız beni?
– Git demek için.
– Ne demek ”git demek için“ ?
– Git işte.
– Bana bir açıklama borçlusun. Neler dönüyor burada ?
– Hiç değişmiyorsun değil mi ? Her şekilde inatçısın. Ve her şekilde benden uzaklaşmıyorsun ?
– Bilmece gibi konuşmayı kes.
– Bak, sen sadece sorunumun aklımda olduğunu sandın. Hiç aklın ötesindeki kalbime bakmadın. Seni zihnimden atamadığım gibi kalbimden de çıkaramıyordum. Ayrıca görüyorum ki, yanımdan bile kovamıyorum.
– Bak bana seni aşağılık pislik.
– Bakıyorum ama aşağılık pislik olarak değil. Daha çok nehrin içinde ateşle boğulmuş bir ucube gibi bakıyorum.
– Ne ve ya nasıl artık ilgilendirmiyorsun beni. Anladın mı ? İlgilendirmiyorsun.
– Bu ne kadar güzel bir haber kraliçem. Demek ki birkaç saniyeliğine de olsa benimle ilgilendiniz.
– Tabi ki hayır !
– Bu kötü çocuk, büyük dost olaylarından bıktım. Sadede geliyorum. Git!
– Beni istediğin anda çağırıp, istediğin anda kovamazsın.
– Yine başlıyoruz. O kadar güzelsin ki hiçbir şekilde laf anlamıyorsun. Sanırım gözlerinin koyuluğu seni zorluyor. Ama benim gözlerim kehribar. Azıcık kapalısı da olabilir. Keşke simsiyah olsaydı. Sen yeşil severdin değil mi ?
– Patlıcan moru daha iyi olur. Ne diyorsun be adam ?
– Ben de tam onu soruyordum kendime. Ne diyorum ben böyle dostum. Sadece git demeliydim. Ardından sen gitmeli ve ben sigara dumanının içinde kaybolmalıydım.
– …
– Gözlerini devirdiğine göre hız limitini geçeli yıllar olmuş. Gel otur şöyle karşıma, mümkünse gözlerini kaçır benden. Saçlarını toplasan mı ? Açık haliyle daha bir güzelsin. Bu böyle olmayacak yoksa bi paravan filan mı çeksek aramıza ?
– Seni öldürmemem için geçerli iki neden söyle ?
– Ben bir insanım. İkincisi… İkinci nedeni es geçelim ve gelelim büyük olaya.
– Nedir o ?
– Sen.
– Ben ?
– Sen.
– Yani ben ?
– Evet ben.
– Anlıyorum yani sen ?
– Tabi ki de ben.
– Biz mi ?
– Öyle bir şey olmadı. Sadece git.
– Neredeyim ben ?
– Sen.
– Anladım büyük olay benim.
– Ha şunu bileydin. Şartlarımı söylüyorum. Kafamın içinden, kalbimde ki taht odanızdan, ruhumda kurduğunuz krallıktan, şahsi eşyalarınızı barındırdığınız benden feragat etmenizi, tüm mal varlığınızı kimsesizler derneği adına bir kimsesizin kimse olduğu zamana kadar saklamanızı, kimse olduğu zamanda ise beni bulup öldürmenizi istiyorum. Buna karşılık siz ne istiyorsunuz ?
– Pek adil bir anlaşma görünmüyor. Ben biraz brokoli ve portakal almalıyım. Malum hava karışık. Bakarsın brokoli üstü çiz kek yaparım. Ben sana hiç pırasalı…
– Hayır yapmadın, yapacağını da sanmıyorum.
– Bende öyle düşünmüştüm.
– Sende öyle düşünmelisin .
– Peki ya ben ?
– Gerçekten bunu yapmak istiyor musun sen ?
– Tamam kabul edilmiştir.
– Ney kabul edilmiştir.
– Anlaşma ?
– Hadi oradan. Sana sadece git diyorum. Sadece git !
– Avukatım olmadan tek bir zerrem sizin emirlerini uygulamayacaktır.
– Pekala. Bunu sen istedin. Ben de istemiş olabilirim. Fark etmez. Sonuçta birimiz bunu istedik ve ben başlıyorum.
– Bekliyorum.
– Azcık sabret sadece kendimi hazır hissetmiyorum.
– Beklemeli miyim seni ?
– Git işte. Bekleme.
– İstediğin an başlayabilirsin.
– Ah şu kadınlar… Siz hanımefendi bir pislik gibi davranıyorsunuz. Müvekkilimi yani beni-ki ben avukatıyım- çok incittiniz. En azından bir anlık sunduğunuz gülümsemenizle onu öldürmeseydiniz bir yerlerde bu konuşmayı yapmamış olacaktık. Bu umrum değil aslında. Seni bir kez daha görmek için ölebilirim. Nerde kaldık. Bakın beni istemiyorsunuz anlıyorum. Başka birisiyle takılıyorsunuz- birlikte olduğunuz gerçeğini bu kez sindiremedim- bu hiç hoş değil. Çantanızı alın ve vagonu görevliyle beraber terk edin. Bu bir uyarıdır.
– Biletim var ve burası benim yerim. Krallığımı size bırakacak değilim. Buralara kolay gelmedim ben.
– Aksini iddia etmiyoruz zira sizi sırtımızda biz taşıdık. Bu kadar ileriye gideceğini bilseydik ilk benzinlikte kendimizi yakardık.
– Benden ne istiyorsunuz tam olarak ?
– Seni seviyorum.
– Kapıyı gösterir misiniz ?
– Hah gidin işte tam sırası.
– Hoş- çakalın ben gidiyorum.
– Durun!
– Ne oldu.
– Yanımda duramaz mısınız ?
– Hayır !
– Ama az önce gitmiyordunuz. Ne değişti ?
– Siz beyefendi. Az önce gitmemi istiyordunuz ve ben gitmiyordum, şimdiyse yanınızda kalabilmem için ruhunuzu şeytana satmaya bile hazırsınız.
– Kesinlikle yapardım ruhumda siz olmasaydınız.
– Üzgünüm bayım süreniz doldu. Yeterli bakiyeniz olduğunda tekrar gelin. Şimdi gidin buradan.
– Pekala atın beni dışarı.
– Büyük bir zevkle.
– Hey! Kısacık bir an daha görsem olmaz mı ?
– Evlat sen delirmişsin.
– Bence de.
– Ney sence de?
– Yani ben bence de.
– Biraz açıklayıcı ol. Sen neyde sence olabilirsin ki ? Sen ben için bir seçim bile değilsin.
– Boş ver ahbap. Sadece at beni buradan.