”Samsun’un Çarşamba İlçesi Kumköy İlkokulunda öğretmenlik yapan Dilek Livaneli, Varley Gems Vakfı Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği ”dünyada en iyi 50 öğretmen” arasında yer aldı. ”
Dün bu haberi okuduğum zaman gurur duydum. Ama bu gurur sadece bizden birisi olmasından kaynaklı değildi burada önemli olan bu başarının taşrada öğretmenlik yapan biri tarafından kazanılmış olmasaydı. Konu öğretmenlikten başarıdan ve de en önemlisi Köyden açılmışken benim görmememe yaşamamama rağmen her gün özlemini yaşadığım köy enstitülerinden bahsetmek istiyorum..
Köy Enstitülerinin temelini Atatürk atmıştı. Ama faaliyete geçirme Milli Şef döneminde 17 Nisan 1940’da gerçekleşti. İşin başında ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel vardı. Okuma yazma oranı savaş sonrası Türkiye’sinde sırf alfabe değiştiği için değil zaten az sayıda okuma yazma bilen insanların savaşta yaşamını yitirmesi nedeniyle yerlerde sürünüyordu. Bu enstitülerde amaç Anadolu’yu milletin efendisi vesilesiyle şaha kaldırmaktı. Ve bu okullardan ilkokul öğretmenleri yetiştirmekdi.
Bu enstitülerde 1940-1946 arasında 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi. 750.000 fidan dikildi. Çünkü bu okullarda eğitim sadece kitaplardan verilmiyor öğretimde eğitimle en iyi şekilde harmanlanıyor uygulamaya önem veriliyordu.
Enstitüler gerek halkın buraları komünist yuvası zannetmesi gerekse Truman Doktrini sonrası yardım alabilmeyi düşünen ve Sovyet ekolünden korkan hükümetin pes etmesi sonucu 1954 senesinde kapatıldı.
Bu enstitüler kapatılana kadar 1308 kadın 15.943 erkek olmak üzere toplamda 17.251 kişiye eğitim verdi. Okulu bitiren öğrenciler Öğretmenlik dışında ziraat+sağlık+duvarcılık+demircilik+terzilik+balıkçılık+arıcılık+bağcılık+marangozluk ve daha sayamadığım bir çok branş hakkında da bildi sahibi oluyordu.
Her öğrenci 1 senede Dünya klasiklerinden Türkçe’ye çevrilen minimum 25 klasiği zorunlu olarak okuyor okul bittiğinde en az 150 klasiği bitirmiş hale geliyordu. Sadece edebiyat alanında dolgun olarak mezun olduklarını söylemek cahillik olur. Her öğrenci en az 1 müzik aleti çalıyor müzik derslerine de dönemin en iyi sanatçıları geliyordu. Bunlara Aşık Veysel ve Ruhi Su’yu örnek vermekle yetineceğim. Buradaki öğrenciler Tiyatro oyunları da sergiliyor ve sahnede Kızlı-Erkekli devleşiyordu. Okulda herkes aynı üniformayı giyiyordu buna okulun müdürü de dahildi. Öğrenciler de okul yönetiminde söz sahibiydi. Zaten o okulu oraya inşa edenler de o köylü halk ve öğrencilerdi.
Türkiye’nin fıtratı haline geldiği gibi bu başarılı girişim de cezasız kalmadı ve kapatıldı. Ama şunu unutmamak lazım Türkiye’nin kitap dahi girmemiş olsa bütün köylerinde milletin efendisi hala hüküm sürüyor. Ümidimizi kaybetmeyelim, aydınlanma yine en ücradan en beklenmedik yerden köyden o okullardan o öğretmenlerden gelecek.. .